kleben geblieben

listen to the pronunciation of kleben geblieben
الإنجليزية - التركية

تعريف kleben geblieben في الإنجليزية التركية القاموس.

stuck
şaşırıp kalmış
stuck
mahsur kalmak

Bütün gün bir ofiste mahsur kalmak istemiyorum. - I don't want to be stuck in an office all day.

Evde mahsur kalmaktan bıktım. - I'm sick of being stuck at home.

stuck
mahsur

Bütün gün bir ofiste mahsur kalmak istemiyorum. - I don't want to be stuck in an office all day.

Onlar dört saat boyunca asansörde mahsur kaldılar. - They were stuck in the elevator for four hours.

stuck
kımıldamaz
stuck
yapışmış

Boğazımda yapışmış bir balık kılçığı var. - I got a fish bone stuck in my throat.

Kitabın iki sayfası birbirine yapışmış. - Two pages of the book stuck together.

stuck
takılmış

Boğazımda takılmış bir balık kılçığını çıkarmayı denemek istiyorum. - I want to try and get a fish bone stuck in my throat.

stuck
saplanmış

Tom'un arabası çamura saplanmış. - Tom's car is stuck in the mud.

Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü. - Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.

stuck
{f} sapla

Araba çamura saplandı. - The car was stuck in the mud.

Tom bir trafik sıkışıklığında saplanıp kaldı. - Tom got stuck in a traffic jam.

stuck
âşık

Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor. - Bill seems to be stuck on Mary.

stuck
stic batır/yapış/yapıştır
stuck
get stuck saplanmak
stuck
vurgun
stuck
yolda kalmak
stuck
tutkun
stuck
batmak
stuck
yapışmış/takılmış
stuck
(İnşaat) sıkışmış, tıkanık
stuck
f., bak. stick 2
ألمانية - الإنجليزية
remained stuck
stuck
klebengeblieben
stuck
klebengeblieben
flunked
klebengeblieben
remained stuck
klebengeblieben
had to repeat a year
klebengeblieben
stayed down