kimseyi

listen to the pronunciation of kimseyi
التركية - الإنجليزية
nobody
Someone who is not important or well-known

Whether you're a nobody or a player, everyone in Tinseltown wants to be King of Hollywood! -.

Not any person; the logical negation of somebody

Nobody called or visited that day.

{n} not any one whatever, not any person
disapproval If someone says that a person is a nobody, they are saying in an unkind way that the person is not at all important. A man in my position has nothing to fear from a nobody like you. nobodies someone who is not important and has no influence
A person of rank above a commoner; a nobleman; a peer
a person of no influence
An English money of account, and, formerly, a gold coin, of the value of 6 s
pron. no person
One of the nobility; a noble; a peer; one who enjoys rank above a commoner, either by virtue of birth, by office, or by patent
{i} no person; unimportant person (Slang)
Nobody means not a single person, or not a single member of a particular group or set. They were shut away in a little room where nobody could overhear Nobody realizes how bad things are Nobody else in the neighbourhood can help. = no one
To make noble; to ennoble
8 d
Having a noble mind; honorable; magnanimous
The quality or state of being noble; greatness; dignity; magnanimity; elevation of mind, character, or station; nobili
sterling, or about $1
No person; no one; not anybody
A European fish; the lyrie
A person of no influence or importance; an insignificant or contemptible person
kimse
anybody

Why doesn't anybody translate my sentences? - Niçin kimse benim cümlelerime katkıda bulunmuyor?

He asked me whether anybody was there. - O, bana orada kimsenin olup olmadığını sordu.

kimseyi rahatsız etmeyen
calm
kimseyi karıştırmadan
without implicating anyone
kimse
anyone

They said they hadn't seen anyone. - Onlar hiç kimseyi görmediklerini söylediler.

There was hardly anyone in the room. - Odada hiç kimse yoktu.

kimse
{i} one

No one may be compelled to belong to an association. - Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.

No one shall be arbitrarily deprived of his property. - Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.

kimse
dodger
kimse
man

I asked many persons about the store, but no one had heard of it. - Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.

No man received enough votes to win the nomination. - Hiç kimse adaylığı kazanmak için yeterli oy almadı.

kimse
any

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

No one speaks this language anymore. - Artık hiç kimse bu dili konuşmuyor.

kimse
person

I am a sensitive person, you know. - Duygulu bir kimseyim, bilirsin.

I asked many persons about the store, but no one had heard of it. - Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.

kimse
people

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up. - Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.

kimse
sort

No one has time for that sort of thing. - Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.

kimse
party

Nobody came to the party. - Kimse partiye gelmedi.

Have you told anyone about the surprise party? - Sürpriz partiden kimseye bahsettin mi?

kimse
one can
kimse
wight
arayan kimseyi geri aramak
call back
başka kimseyi konuşturmamak
monopolize the conversation
hazırlamak (bir kimseyi)
fit for
kimse
no one

No one understands me. - Hiç kimse beni anlamıyor.

No one wants to listen to my opinions. - Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.

kimse
soul

There wasn't a soul in sight. - Görünürde kimse yoktu.

We didn't tell a soul. - Biz kimseye söylemedik.

kimse
somebody

I'm looking for somebody who understands French. - Fransızca anlayan kimseyi arıyorum.

I am somebody and I am important. - Ben önemli kimseyim ve önemliyim.

kimse
anyone, anybody
kimse
no man

No man can be a patriot on an empty stomach. - Hiç kimse boş mideyle vatansever olamaz.

No man is without his faults. - Hiç kimse hatasız değildir.

kimse
someone, somebody
kimse
(with a negative verb) nobody, no one
kimse
someone, somebody; anybody, anyone; nobody, no one
kimse
cad
kimse
thing

Nobody can do two things at once. - Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.

Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do. - Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.

kimse
wallah
kimse
someone

Why didn't you tell someone? - Neden kimseye söylemedin?

Why didn't someone help Tom? - Neden kimse Tom'a yardım etmedi?

kimse
nobody

Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player. - Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.

Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely. - Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.

kimse
scavenger
kimse
bugger
kimse
dweller
التركية - التركية

تعريف kimseyi في التركية التركية القاموس.

Kimse
(Hukuk) KİMESNE
Kimse
nefer
kimse
Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi, şahıs, nefer: "Kimsenin girdisi çıktısı, alacağı borcu ile uğraşmak istemiyordum."- N. Cumalı
kimse
Olumsuz cümlelerde kişi: "Bir zaman hiç kimseye varmadım."- H. R. Gürpınar
kimse
Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi, şahıs, nefer
kimse
Kişi
kimseyi
المفضلات