The verb “rain” is impersonal in sentences like “It’s raining.”.
An almighty but impersonal power, called Fate. –Sir J. Stephen.
I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
Personal computers are very useful.
- Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
I was the one who did the wrong thing, not you.
- Yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil.
Tom isn't the kind of person who hides things from his parents.
- Tom ebeveynlerinden bir şeyler saklayan kişi türü değildir.
A really perceptive person can figure out a whole situation with just a few clues. That's the kind of person I want you to become.
- Sezgileri gerçekten kuvvetli bir insan bütün bir durumu sadece birkaç ipucuyla çözebilir. Bu olmak istediğim kişi türüdür.
A strange figure suddenly came through the door.
- Garip bir kişi aniden kapıdan girdi.
I've lost all the contacts from my address book.
- Adres defterimden tüm kişileri kaybettim.
Would you like to add me to your contact list?
- Kişi listene beni eklemek ister misin?
She is a selfish person.
- O bencil bir kişidir.
Tom is a very selfish person.
- Tom çok bencil bir kişi.
Tom is a very brave soul.
- Tom çok cesur bir kişidir.
You're a brave soul if you want to climb the Urals.
- Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.
Changes in society come from individuals.
- Toplumdaki değişiklikler kişilerden gelir.
We are currently looking for individuals who have experience in customer service.
- Bugünlerde, müşteri hizmetlerinde deneyimi olan kişiler arıyoruz.
Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
- Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed.
- Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.
What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
Fine feathers make fine birds.
- Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.
There are four people in my family.
- Ailemde dört kişi var.
Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
Sami was the one who discovered Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedini keşfeden kişiydi.
Tom was the one who discovered the body.
- Tom cesedi keşfeden kişiydi.
José showed himself to be a person of bad character.
- Jose kendini kötü karakterli bir kişi olarak gösterdi.
He is a man of character.
- O kişilikli bir insandır.
Alofi is the capital of Niue, and its population is about 580 people.
- Alofi, Niue'nin başkentidir ve nüfusu yaklaşık 580 kişidir.
The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.
More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
- Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.