kişisiz

listen to the pronunciation of kişisiz
التركية - الإنجليزية
impersonal
not having a subject, or having a third person pronoun without an antecedent

The verb “rain” is impersonal in sentences like “It’s raining.”.

not personal; not representing a person; not having personality

An almighty but impersonal power, called Fate. –Sir J. Stephen.

not relating to a particular person or thing
{s} not personal, not referring to a particular person or subject; lacking friendliness or warmth, inhuman, detached; of a verb form which lacks a specific subject (Grammar)
not relating to or responsive to individual persons; "an impersonal corporation"; "an impersonal remark"
that which desires personality; specifically, an impersonal verb
If you describe someone's behaviour as impersonal, you mean that they do not show any emotion about the person they are dealing with. We must be as impersonal as a surgeon with his knife + impersonally im·per·son·al·ly The doctor treated Ted gently but impersonally
disapproval If you describe a place, organization, or activity as impersonal, you mean that it is not very friendly and makes you feel unimportant because it involves or is used by a large number of people. Before then many children were cared for in large impersonal orphanages
not relating to or responsive to individual persons; "an impersonal corporation"; "an impersonal remark
Lacking warmth or emotion; cold
An impersonal room or statistic does not give any information about the character of the person to whom it belongs or relates. The rest of the room was neat and impersonal
an impersonal verb
having no personal preference; "impersonal criticism"; "a neutral observer"
That which wants personality; specifically Gram
having no personal preference; "impersonal criticism"; "a neutral observer" not relating to or responsive to individual persons; "an impersonal corporation"; "an impersonal remark
kişi
person

You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without. - Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

Bilal is a person of knowledge. - Bilal bilgili bir kişidir.

kişi
persona

Weight increase is the easiest method for personal development. - Kilo almak, kişisel gelişimin en kolay metodudur.

I bought a new personal computer yesterday. - Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.

kişi
thing

The life of a person is a transient thing. - Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.

I thought you'd be the last person to do such a thing. - Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.

kişi
cove
kişi
figure

A really perceptive person can figure out a whole situation with just a few clues. That's the kind of person I want you to become. - Sezgileri gerçekten kuvvetli bir insan bütün bir durumu sadece birkaç ipucuyla çözebilir. Bu olmak istediğim kişi türüdür.

Andrej Chadanovič is a major figure in the Belarusian poetry. - Andrej Chadanoviç, Belarus şiirinde önemli bir kişidir.

kişi
(Bilgisayar) contact

I'm the only one still in contact with Tom. - Tom'la hala temas halinde olan tek kişiyim.

I've lost all the contacts from my address book. - Adres defterimden tüm kişileri kaybettim.

kişi
self

He's a very selfish person. - O, çok bencil bir kişidir.

Self-publishing is a way to talk to the public. - Kişisel yayıncılık, halkla konuşmanın bir yoludur.

kişi
fellow
kişi
soul

Tom is a very brave soul. - Tom çok cesur bir kişidir.

You're a brave soul if you want to climb the Urals. - Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.

kişi
individual

She had an individual style of speaking. - Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.

Changes in society come from individuals. - Toplumdaki değişiklikler kişilerden gelir.

kişi
man

There were too many people at the concert. - Konserde çok fazla kişi vardı.

Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong. - Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.

kişi
life

We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed. - Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.

What is most important in life differs from person to person. - Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.

kişi
bird

Fine feathers make fine birds. - Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.

kişi
people

Only a few people showed up on time. - Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.

Only a few people understood me. - Sadece birkaç kişi beni anladı.

kişi
bod

The police drew up a list of persons of interest after the discovery of Mary's body. - Polis Mary'nin vücudunun keşfinden sonra ilgi kişilerin bir listesini hazırladı.

Sami was the one who discovered Layla's body. - Sami, Leyla'nın cesedini keşfeden kişiydi.

kişi
character

He's a man of very good character. - O çok iyi kişilikli bir adamdır.

She has totally changed her character. - Kişiliğini tamamen değiştirdi.

Kişi
capita

About 320,000 people live in Iceland. The capital of Iceland is Reykjavik. - İzlanda'da yaklaşık 320.000 kişi kişi yaşar. İzlanda'nın başkenti Reykyavik'dir.

At least four were killed in the explosion of a car bomb outside a police station in the capital, Nairobi. - Başkent Nairobi'de bir polis karakolunun dışındaki bir araba bombası patlamasında en az dört kişi öldü.

kişi
gram. person
kişi
cad
kişi
one

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

One hundred and fifty people entered the marathon race. - Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.

kişi
person, human being
kişi
head

More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head. - Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.

If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders. - Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.

kişi
person, individual; dramatis persona
kişi
poll
kişi
Wight
kişi
dramatis persona
kişi
wallah
التركية - التركية

تعريف kişisiz في التركية التركية القاموس.

Kişi
nüfus
Kişi
zeyt
Kişi
şahıs
Kişi
kimse
Kişi
zeyd
kişi
Bir eserde (oyun, roman, hikâye) yer alan kimse
kişi
Erkek
kişi
Eş, koca: "Kişiyi vezir eden de karısı, rezil eden de."- Atasözü
kişi
İnsan, kimse, şahıs
kişi
Eş, koca
kişi
İnsan, kimse, şahıs: "Dilenciler de sayıda olduğu hâlde, yirmi otuz kişi kadardık."- M. Ş. Esendal
kişi
Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
kişi
Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
kişisiz
المفضلات