kişiler

listen to the pronunciation of kişiler
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) users
(Bilgisayar) persons

Tom's was the first name on the list of persons of interest after Mary's murder. - Mary'nin cinayetinden sonra Tom'unki ilgi kişiler listesinde ilk isimdi.

These particular persons will run. - Bu belirli kişiler çalışacak.

people

Tom does impersonations of famous people. - Tom ünlü kişilerin taklitlerini yapar.

People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat. - Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar.

kişi
person

The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities. - Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.

You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without. - Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

kilit kişiler
key people
bekleyen kişiler
queue
etkin kişiler
(deyim) big guns
kişi
persona

Personal computers are very useful. - Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.

The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities. - Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.

kişi
thing

I thought you'd be the last person to do such a thing. - Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.

I was the one who did the wrong thing, not you. - Yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil.

kişi
cove
kişi
figure

Andrej Chadanovič is a major figure in the Belarusian poetry. - Andrej Chadanoviç, Belarus şiirinde önemli bir kişidir.

How did you figure out Tom was the one who did it? - Onu yapan kişinin Tom olduğunu nasıl öğrendin?

kişi
(Bilgisayar) contact

People with autism often don't make eye contact when talking to someone. - Otizmli kişiler, birisiyle konuşurken çoğu zaman göz teması kurmazlar.

I've lost all the contacts from my address book. - Adres defterimden tüm kişileri kaybettim.

uzman kişiler
experts
yetkili kişiler
the authorities
önemli ve güçlü kişiler
(deyim) big guns
kişi
self

He's a very selfish person. - O, çok bencil bir kişidir.

Many people suffer from low self-esteem. - Birçok kişi kendine saygı azlığından muzdarip.

kişi
fellow
kişi
soul

Tom is a very brave soul. - Tom çok cesur bir kişidir.

You're a brave soul if you want to climb the Urals. - Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.

kişi
individual

It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features. - Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.

Changes in society come from individuals. - Toplumdaki değişiklikler kişilerden gelir.

kişi
man

There were two people in it, one of her girl students and a young man. - Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.

There were too many people at the concert. - Konserde çok fazla kişi vardı.

kişi
life

What is most important in life differs from person to person. - Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.

The life of a person is a transient thing. - Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.

kişi
bird

Fine feathers make fine birds. - Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.

kişi
people

There were too many people at the concert. - Konserde çok fazla kişi vardı.

There are four people in my family. - Ailemde dört kişi var.

kişi
bod

Tom was the one who discovered the body. - Tom cesedi keşfeden kişiydi.

Sami was the one who discovered Layla's body. - Sami, Leyla'nın cesedini keşfeden kişiydi.

kişi
character

Dreams are the touchstones of our characters. - Hayaller kişiliklerimizin mihenktaşıdır.

José showed himself to be a person of bad character. - Jose kendini kötü karakterli bir kişi olarak gösterdi.

Kişi
capita

The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago. - Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.

About 320,000 people live in Iceland. The capital of Iceland is Reykjavik. - İzlanda'da yaklaşık 320.000 kişi kişi yaşar. İzlanda'nın başkenti Reykyavik'dir.

gerçek kişiler
(Hukuk) natural persons
güven ve güvenilir kişiler
trust and trustees
güvenilir kişiler
(Bilgisayar) trusted people
kişi
gram. person
kişi
cad
kişi
one

One more person will be joining us later. - Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.

One hundred and fifty people entered the marathon race. - Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.

kişi
person, human being
kişi
head

More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head. - Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.

If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders. - Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.

kişi
person, individual; dramatis persona
kişi
poll
kişi
Wight
kişi
dramatis persona
kişi
wallah
konu, yer ve kişiler
(Bilgisayar) topic, place and people
kuruldaki kişiler; psikolojik harekat taburu
(Askeri) persons on board; psychological operations battalion
meslekten kişiler
the profession
non-diabetik kişiler
(Tıp) non-diabetic people
saygıdeğer kişiler
respectabilities
sosyal haklardan mahrum kişiler
deprived persons
tüzel kişiler
private corporation
tüzel kişiler
(Hukuk) legal persons
uluslar arası alanda yerinden edilmiş kişiler
(Hukuk) Internationally displaced persons
yerinden edilmiş kişiler
(Hukuk) displaced persons
yerlerinden olmuş kişiler, mülteciler ve tahliye edilenler
(Askeri) displaced persons, refugees, and evacuees
önemli kişiler
men of worth
önemli kişiler
worthies
özel kişiler
(Hukuk) private persons
التركية - التركية

تعريف kişiler في التركية التركية القاموس.

kişiler arası
Bütün insanları göz önüne alan
kişiler arası ilişki
Bireyler arasındaki toplumsal etkileşim veya karşılaşma
Kişi
nüfus
Kişi
zeyt
Kişi
şahıs
Kişi
kimse
Kişi
zeyd
kişi
Bir eserde (oyun, roman, hikâye) yer alan kimse
kişi
Erkek
kişi
Eş, koca: "Kişiyi vezir eden de karısı, rezil eden de."- Atasözü
kişi
İnsan, kimse, şahıs
kişi
Eş, koca
kişi
İnsan, kimse, şahıs: "Dilenciler de sayıda olduğu hâlde, yirmi otuz kişi kadardık."- M. Ş. Esendal
kişi
Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
kişi
Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs