kesmekle

listen to the pronunciation of kesmekle
التركية - الإنجليزية
to cut off
kes
{f} hewed
kes
plimsoll
kes
sneaker
kes
(Bilgisayar) kill

I thought for sure we'd be killed. - Kesinlikle öldürüleceğimizi düşündüm.

Can you give me something to kill the pain? - Bana ağrıyı kesecek bir şey verebilir misin?

kes
cut down

After his heart attack, Jim had to cut down on his sugar intake. - Jim kalp krizinden sonra, şeker alımını kesmek zorunda kaldı.

Are you going to cut down all the trees here? - Buradaki tüm ağaçları kesecek misin?

kes
truncate
kes
cut in

The truck cut in front of my car. - Kamyon arabamın önünü kesti.

She cut in when we were talking. - Biz konuşurken sözümüzü kesti.

kes
hew
kes
{f} hack

Tom hacked Mary's leg off with a rusty machete. - Tom paslı bir pala ile Mary'nin bacağını kesti.

I cut myself with a hacksaw. - Bir demir testeresi ile kendim kestim.

kes
cutoff
kes
{f} cut

These scissors don't cut well. - Bu makas iyi kesmiyor.

Are you going to cut down all the trees here? - Buradaki tüm ağaçları kesecek misin?

kes
{f} cutting

Banks are cutting lending to industrial borrowers. - Bankalar endüstriyel boçlulara kredi vermeyi kesiyor.

If you're not out of the shower in five minutes, I'm cutting the hot water! - Beş dakika içinde duştan çıkmazsan, sıcak suyu kesiyorum!

kes
{f} hewn
kes
cut the cackle
kes
cut off

A doctor quickly cut off his left arm and stopped the heavy bleeding. - Bir doktor derhal onun sol kolunu kesip çıkardı ve ağır kanamayı durdurdu.

Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete. - Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.

kes
{f} excise
kes
{f} shear
kes
{f} knife

Tom cut his hand with a rusty knife. - Tom paslı bir bıçakla elini kesti.

The tip of the knife is sharp. - Bıçağın ucu keskindir.

kes
{f} rip
kes
{f} shorn
kes
break

Rock breaks scissors. Scissors cut paper. Paper smothers rock. - Taş, makası ezer. Makas, kağıdı keser. Kağıt, taşı kaplar.

Stop, you're breaking my heart. - Kes, kalbimi kırıyorsun.

kes
amputate

Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite. - Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.

Tom had one of his legs amputated. - Tom bacaklarından birini kestirdi.

kes
curtail
kes
gym boot, sneaker
kes
less of that
kes
cut it out!
kes
have done

What you have done is absolutely inexcusable. - Yaptığın şey kesinlikle affedilmez.

Stop acting like this Tom! I'm tired of this nonsense! Just have done with it already! - Böyle davranmayı kes Tom! Bıktım bu saçmalıktan! Bırak bu işleri artık!

kes
dry up
kes
basketball shoe, (high-topped) sneaker
kes
cut#off
kes
exscind
kes
lance
kes
trephine
kes
shutt#off
kes
slit

The police think that Tom was stabbed before his throat was slit. - Polisler onun gırtlağı kesilmeden önce, Tom'un bıçaklandığını düşünmektedir.

Tom slit open the envelope. - Tom zarfı keserek açtı.

kes
trepan
kes
shutt off
kes
gash
kes
cut it out

You're not a child anymore so cut it out! - Artık bir çocuk değilsin bu yüzden kes artık.

kes
heckle
kes
resect
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kesmekle في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kes
the kestrel
Kes
kes
kes
Uncut hair, one of the five physical symbols that a Khalsa Sikh must have It is a symbol of spirituality
kes
The ISO 4217 currency code for the Kenyan Shilling
kes
Unshorn Hair