kesinlikle!

listen to the pronunciation of kesinlikle!
التركية - الإنجليزية
definitely

Tom says that Mary definitely wanted to go with us, so we should wait. - Tom Mary'nin kesinlikle bizimle birlikte gitmek istediğini söylüyor, bu yüzden beklemeliyiz.

Tom should definitely go visit Mary next weekend. - Tom bir sonraki hafta sonu kesinlikle Mary'yi ziyarete gitmeli.

certainly

You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so. - Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.

Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man. - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.

absolutely

It is absolutely impossible to do so. - Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.

I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up. - Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.

exactly

That's exactly what Tom was afraid of. - Bu Tom'un kesinlikle korktuğu şey.

I can't exactly tell Tom that. - Onu Tom'a kesinlikle söyleyemem.

precisely

That's precisely why I need to meet Tom. - Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.

He is precisely the man we're looking for. - O kesinlikle aradığımız adam.

certainly, definitely, clearly, surely, absolutely, for certain, without fail; not on any account, on no account
strictly

Smoking is strictly prohibited. - Sigara içmek kesinlikle yasaktır.

This is strictly between us. - Bu kesinlikle aramızdadır.

really

It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is. - Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak.

I can't really be certain that Tom didn't take the money. - Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam.

for certain
definitively
you bet
decidedly

The atmosphere in the room was decidedly frosty. - Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.

by no means

That politician is by no means honest. - O politikacı kesinlikle dürüst değil.

It's by no means impossible to earn one million yen a month. - Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.

doubtless
(Politika, Siyaset) decisively
on no account
not on your life
ywis
undoubtedly
precise

That's precisely why I need to meet Tom. - Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.

He is precisely the man we're looking for. - O kesinlikle aradığımız adam.

in no way
not on any account
(deyim) far and away
for good
(Konuşma Dili) all right
(Ticaret) upon no account
easily
flatly

His secretary flatly denied leaking any confidential information. - Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.

She flatly refused to let him in. - Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.

surely
sure

Esperanto is surely an enormous waste of time! - Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!

The weather will be good tonight for sure. - Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.

by no manner of means
clearly
damn well
bound to

You are bound to fail unless you study harder. - Daha çok çalışmazsan, kesinlikle başarısız olursun.

He is bound to pass the test. - O kesinlikle sınavı geçecek.

bloody well
roundly
make sure of
not in the slightest
rightly
without question
definatly
defınıtely
definately
by no means, in no way, no way, absolutely not
emphatically
blankly
very definitely, most certainly; very clearly, unequivocally, in no uncertain terms
nohow
declaredly
not by a fraction
of a surety
expressly
assuredly
dogmatically
التركية - التركية
kesinlikle!
المفضلات