Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
I can say with certainty that he hates me.
- Onun benden nefret ettiğini kesinlikle söyleyebilirim.
The present is the only reality and the only certainty.
- Şimdiki zaman, tek gerçeklik ve tek kesinliktir.
I'm absolutely positive that Tom can do that.
- Tom'un bunu yapabildiğinden kesinlikle eminim.
You look positively haggard.
- Sen kesinlikle bitkin görünüyorsun.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
- Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
He is precisely the man we're looking for.
- O kesinlikle aradığımız adam.
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
- Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
Give me an exact answer.
- Bana kesin bir cevap ver.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
Precise measurements are required.
- Kesin ölçümler gerekli.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
It is not certain when he came here.
- Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
He needs to make an accurate report of the case.
- Onun davanın kesin bir raporunu hazırlaması gerekiyor.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
The plan is not yet finalized.
- Plan henüz kesinleşmiş değil.
The decision is not yet final.
- Karar henüz kesinleşmiş değil.
I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
It is absolutely impossible to do so.
- Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
- Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
Tom should definitely ask for Mary's opinion.
- Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap verin.
The day is sure to come when your dream will come true.
- Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.
This method is sure to work.
- Bu metot kesin çalışacaktır.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
Tom can't say for sure how many times Mary has been to Boston.
- Tom Mary'nin kaç kez Boston'da bulunduğunu kesin olarak söyleyemez.
Such a plan is bound to fail.
- Öylesine bir plan kesin başarısız olacaktır.
Jack is bound to succeed this time.
- Jack bu sefer kesin başaracak.
This is strictly between us.
- Bu kesinlikle aramızdadır.
Smoking is strictly forbidden here.
- Burada sigara içmek kesinlikle yasaktır.
Are you absolutely certain we're safe?
- Güvende olduğumuzdan kesinlikle emin misin?
Only God can safely be omnipotent.
- Sadece Allah, kesinlikle mutlak kudret sahibi olabilir.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
She flatly refused to let him in.
- Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
- Kesin bir dille reddettim.
I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy.
- Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.
He decided to give up smoking once and for all.
- Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that Tom can do that.
- Tom'un bunu yapabildiğinden kesinlikle eminim.
Are you absolutely positive?
- Kesinlikle olumlu musun?