kesilmemiş

listen to the pronunciation of kesilmemiş
التركية - الإنجليزية
uninterrupted
uncut

The uncut version of the DVD only included one extra scene. - DVD'nin kesilmemiş versiyonu sadece bir tane ekstra sahne içeriyordu.

uncurtailed
not cut
untrimmed
unbated
hoof
kesilmemiş düğüm
(havlu) Terry
kenarları kesilmemiş
deckle edged
kes
{f} hewed
kes
plimsoll
kes
sneaker
kes
(Bilgisayar) kill

I certainly had no idea Tom was thinking about killing himself. - Tom'un kendini öldürmeyi düşündüğüne dair kesinlikle fikrim yoktu.

I thought for sure we'd be killed. - Kesinlikle öldürüleceğimizi düşündüm.

kes
cut down

Tom cut down a tree in his yard. - Tom bahçesindeki bir ağacı kesti.

They cut down the tree. - Onlar ağacı kestiler.

kes
truncate
kes
cut in

She cut in when we were talking. - Biz konuşurken sözümüzü kesti.

While I was talking on the telephone with John, the operator cut in. - Ben John ile telefonda konuşurken, operatör kesti.

kes
hew
kes
{f} hack

Tom hacked Mary's arm off with a sword. - Tom Mary'nin kolunu bir kılıçla kesti.

I cut myself with a hacksaw. - Bir demir testeresi ile kendim kestim.

kes
cutoff
kes
{f} cut

If you cut the tail off of a lizard, it will grow back. - Bir kertenkelenin kuyruğunu kesersen, o tekrar uzar.

The scissors won't cut anything. - Makas bir şey kesmez.

kes
{f} cutting

Banks are cutting lending to industrial borrowers. - Bankalar endüstriyel boçlulara kredi vermeyi kesiyor.

After cutting habanero peppers, be careful not to rub your eyes. - Habanero biberlerini kestikten sonra gözlerini ovalamamak için dikkatli ol.

kes
{f} hewn
kes
cut the cackle
kes
cut off

Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off. - Tom ofisin etrafında kafası kesilmiş bir tavuk gibi koşuyordu.

Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete. - Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.

kes
{f} excise
kes
{f} shear
kes
{f} knife

The tip of the knife blade is sharp. - Bıçak ağzının ucu keskindir.

He cut his finger with the knife. - O, bıçakla parmağını kesti.

kes
{f} rip
kes
{f} shorn
kes
break

He's always breaking into our conversation. - Her zaman konuşmamızı kesiyor.

Stop, you're breaking my heart. - Kes, kalbimi kırıyorsun.

kes
amputate

Tom had one of his legs amputated. - Tom bacaklarından birini kestirdi.

I had to amputate Tom's leg. - Tom'un bacağını kesmek zorunda kaldım.

kes
curtail
kes
gym boot, sneaker
kes
less of that
kes
cut it out!
kes
have done

What you have done is absolutely inexcusable. - Yaptığın şey kesinlikle affedilmez.

Stop acting like this Tom! I'm tired of this nonsense! Just have done with it already! - Böyle davranmayı kes Tom! Bıktım bu saçmalıktan! Bırak bu işleri artık!

kes
dry up
kes
basketball shoe, (high-topped) sneaker
kes
cut#off
kes
exscind
kes
lance
kes
trephine
kes
shutt#off
kes
slit

Tom slit open the envelope. - Tom zarfı keserek açtı.

Tom slit Mary's throat. - Tom Mary'nin boğazını kesti.

kes
trepan
kes
shutt off
kes
gash
kes
cut it out

You're not a child anymore so cut it out! - Artık bir çocuk değilsin bu yüzden kes artık.

kes
heckle
kes
resect
saçı kesilmemiş
unshorn
sütten kesilmemiş
sucking
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kesilmemiş في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kes
the kestrel
Kes
kes
kes
Uncut hair, one of the five physical symbols that a Khalsa Sikh must have It is a symbol of spirituality
kes
The ISO 4217 currency code for the Kenyan Shilling
kes
Unshorn Hair
kesilmemiş
المفضلات