Tom'la devam etmek zor.
- It's hard to keep up with Tom.
Sana ayak uydurmak zor.
- It's hard to keep up with you.
Zamana ayak uydurmak için kitaplar ve dergiler okurum.
- I read books and magazines to keep up with the times.
Sadece evet ve hayır diyen biriyle bir konuşmayı sürdürmek zor.
- It is difficult to keep up a conversation with someone who only says yes and no.
kendi işini sürekli fedakarlık olarak tanımlayan biri, sadece diğer bir çok şeyi ihmal ederek sürdürülebilir.
- Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
Diğer öğrencilere yetişmek için çalışmak zorundaydım.
- I had to study hard to keep up with the other students.
Diğer öğrencilere yetişmek için çok çalışmak zorundayım.
- I have to study hard to keep up with the other students.
kendi işini sürekli fedakarlık olarak tanımlayan biri, sadece diğer bir çok şeyi ihmal ederek sürdürülebilir.
- Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
They ran so fast I could hardly keep up.
I always try to keep up with (or keep up on) current affairs.
The NRA is pumping groundwater into the River Itchen in Hampshire to keep up its flow and is trying to save three streams, the Tong, the Little Stour and the Dour from going dry this summer.
If the borrower could no longer afford to keep up the payments, the longer he stayed in the home the more the interest bill mounted.''.