kazanan

listen to the pronunciation of kazanan
التركية - الإنجليزية
winner

It is good to be a winner. - Bir kazanan olmak iyidir.

The headmaster will present the winners their prize. - Okul müdürü kazananlara ödüllerini sunacak.

conqueror
winning

Don't change a winning team. - Kazanan bir takım değiştirilmez.

We should be winning. - Biz kazanan olmalıyız.

winning; winner
conquering
victor

If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory. - Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.

To the victor go the spoils. - Kazanan, parsayı toplar.

gainer
top dog
kazan
boiler
kazanan tarafa katılmak
climb on the bandwagon
kâlp kazanan kimse
conquest
kazan
cauldron

She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween. - Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.

The witch is stirring her cauldron. - Cadı, kazanını karıştırıyor.

kazan
earn

She earns more than she spends. - O harcadığından daha fazla para kazanıyor.

Does Tom earn enough money to live in the city? - Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?

kazan
{f} won

In 1958, Brazil won its first World Cup victory. - 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.

She won first prize in the exhibition. - İlk ödülünü sergide kazandı.

ödül kazanan
prize
kazan
(Gıda) batch
kazan
(Gıda) cooker
ödül kazanan
prize-winning
kazan
{f} win

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

White to play and win. - Sıra beyazda ve kazandı.

kazan
kier
kazan
{f} gaining

The city is gaining popularity as a major tourist destination. - Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.

Their relationship really started gaining momentum. - Onların ilişkisi ivme kazanmaya başladı.

kazan
{f} winning

Winning the election was a great victory for the candidate's political party. - Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.

I'm sure of winning the championship. - Ben şampiyonluğu kazanacağımdan eminim.

kazan
{f} earned

His ideas never earned him a dime. - Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.

He earned money by delivering newspapers. - O, gazete dağıtarak para kazandı.

kazan
{f} gain

Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star. - İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.

No gains without pains. - Emeksiz kazanç olmaz.

bağışıklık kazanan
the one who gains immunity
kazan
seether
kazan
vessel
zafer kazanan, fetheden (kimse)
victorious, conqueror (nobody)
kazan
boiler; furnace (containing a boiler)
kazan
kepçe: İstanbul kazan ben kepçe. I have searched all over Istanbul
kazan
caldron, cauldron, large kettle
kazan
caldron
kazan
bowl

Who do you think will win this year's Super Bowl? - Bu yılki final karşılaşmasın kimin kazanacağını düşünüyorsun?

Who won the Super Bowl? - Amerikan futbolu şampiyonluğunu kim kazandı?

kazan
cauldron, kettle; boiler, kier
kazan
(Tekstil) kettle
kazan
gross
kirli para kazanan kimse
spiv
madalya kazanan
medal winner
madalya kazanan kimse
medallist
madalya kazanan kimse
medalist
yasadışı para kazanan kimse
spiv
ödül kazanan
prize winning
ödül kazanan kimse
laureate
ödül kazanan kimse
prize winner
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kazanan في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Kazan
City in Russia, capital of Tatarstan, Russia
Kazan
City in Russia, administrative center of Tatarstan, Russia
Kazan
Turkish-born American stage and film director whose credits include Williams's A Streetcar Named Desire (1947) and the movies On the Waterfront (1954) and East of Eden (1955). City (pop., 2001 est.: 1,090,200), capital of the Tatarstan republic, western Russia. Located at the confluence of the Volga and Kazanka rivers, it was founded in the 13th century by Mongols of the Golden Horde; it became the capital of an independent khanate in the 15th century. In 1552 Ivan IV (the Terrible) captured Kazan and subjugated the khanate. The city was burned in a revolt (1773-74), but after its reconstruction it grew in importance as a trading centre, and by the beginning of the 20th century it was one of the chief manufacturing cities of Russia
Kazan
{i} city west-central Russia on the Volga river; family name; Elia Kazan (1909-2003), Turkish born United States movie and stage director and author of Greek parentage
kazan
an industrial city in the European part of Russia
التركية - التركية

تعريف kazanan في التركية التركية القاموس.

KAZAN
(Osmanlı Dönemi) (KEVZÂN) Semiz şişman kimse
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap
kazan
Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı kapalı kap
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap: "Koca bir kazan patates kaynattık."- A. Gündüz
kazan
Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer