Does globalisation mean the disappearance of local sluts?
- Küreselleşme, yerel fahişelerin kaybolması anlamına mı geliyor?
Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
- Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
Just don't disappear.
- Sadece gözden kaybolma.
We don't want to get lost.
- Kaybolmak istemiyoruz.
Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
I wanted to disappear.
- Ortadan kaybolmak istedim.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
Tom disappeared without a trace.
- Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
We are going to look into the disappearance of the money.
- Paranın gözden kaybolmasını soruşturacağız.
Wherever I may go, I will get lost.
- Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
Wherever I may go, I will get lost.
- Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.