Forced disappearance is a crime against humanity.
- Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.
Does globalisation mean the disappearance of local sluts?
- Küreselleşme, yerel fahişelerin kaybolması anlamına mı geliyor?
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
Just don't disappear.
- Sadece gözden kaybolma.
The fog began to disappear around ten o'clock.
- Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
It's better to walk back than to get lost.
- Kaybolmaktansa geri dönmek daha iyidir.
I just want to disappear.
- Ben sadece ortadan kaybolmak istiyorum.
I wanted to disappear.
- Ortadan kaybolmak istedim.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
- Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
We are going to look into the disappearance of the money.
- Paranın gözden kaybolmasını soruşturacağız.
Wherever I may go, I will get lost.
- Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
Wherever I may go, I will get lost.
- Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.