I don't want to lose this match.
- Bu maçı kaybetmek istemiyorum.
Tom doesn't want to lose Mary.
- Tom Mary'yi kaybetmek istemiyor.
It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
- Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
I don't want to lose you, Tom.
- Seni kaybetmek istemiyorum, Tom.
I don't want to lose this match.
- Bu maçı kaybetmek istemiyorum.
We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
- Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
Why did the lawyer lose in the argument?
- Avukat savunmada niçin kaybetti?
Don't lose confidence, Mike.
- Güvenini kaybetme, Mike.
I can't stand losing her.
- Ben onu kaybetmeye dayanamam.
I'm not worried about losing my job.
- İşimi kaybetme hakkında endişeli değilim.
I've lost all my money.
- Bütün paramı kaybettim.
Tom lost no time in parting with the money.
- Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
To keep you is no benefit. To destroy you is no loss.
- Sizi yaşatmak hiçbir şey kazandırmaz, kaybetmek ise hiçbir kayıp getirmez.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.