The way I see it, if you want the rainbow, you gotta put up with the rain.
- Anladığım kadarıyla gökkuşağı görmek istiyorsanız yağmura katlanmak zorundasınız.
We had no choice except to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
You have to endure a lot of hardships in life.
- Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
What can't be cured must be endured.
- Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
Love is like the measles. We all have to go through it.
- Aşk kızamık gibidir. Hepimiz ona katlanmak zorundayız.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
Bearing can be unbearable.
- Katlanma dayanılmaz olabilir.
I will not stand for this.
- Buna katlanmayacağım.
Tom tried to stand, but couldn't.
- Tom katlanmaya çalıştı ama yapamadı.