katlanmak

listen to the pronunciation of katlanmak
التركية - الإنجليزية
put up with

The way I see it, if you want the rainbow, you gotta put up with the rain. - Anladığım kadarıyla gökkuşağı görmek istiyorsanız yağmura katlanmak zorundasınız.

We had no choice except to put up with it. - Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.

endure

You have to endure a lot of hardships in life. - Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.

What can't be cured must be endured. - Çaresi yoksa katlanmak gerekir.

stand
bear

The only thing we could do was to bear with it. - Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.

abide
tolerate
take
go through

Love is like the measles. We all have to go through it. - Aşk kızamık gibidir. Hepimiz ona katlanmak zorundayız.

undergo
to fold, to bend; to put up with, to bear, to stand, to endure, to tolerate, to abide
take it
accept
lump it
last out
face
lump
digest
brook
stick out
crease
do with
stomach
double
stick it
sit down under
grin and bear it
stick
face up to
to bear, tolerate, endure
{f} suffer
bend
hang on
medicine
collapse
dree
walk over
bear with

The only thing we could do was to bear with it. - Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.

stand for
abide by
fold
cope up
stand the racket
{f} sustain
take one's medicine
sweat out
putupwith
katlanma
bearing

Bearing can be unbearable. - Katlanma dayanılmaz olabilir.

katlanmak işi
to take the job
katlanma
{i} stand

I will not stand for this. - Buna katlanmayacağım.

Tom tried to stand, but couldn't. - Tom katlanmaya çalıştı ama yapamadı.

katlanma
folding
katlan
borne
sonucuna katlanmak
to deal with the consequences
fedakârlıka katlanmak
to bear the consequences of sacrifices, make sacrifices (for the sake of something or someone)
ikiye katlanmak
jackknife
katlanma
endurance
katlanma
sufferance
katlanma
plication
katlanma
being folded; endurance
katlanma
being folded
katlanma
flexure
katlanma
(Anatomi) duplicatus
onur kırıcı davranışa katlanmak
run the gauntlet of smth
sabırla katlanmak
grin and bear it
sonuçlara katlanmak
(Hukuk) bear the full consequences
zarara katlanmak
bear a loss
التركية - التركية
Katlama işi yapılmak
Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek
Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek: "Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir."- F. R. Atay
ihtiyar etmek
katlanma
Katlanmak işi
katlanmak
المفضلات