karaya

listen to the pronunciation of karaya
التركية - الإنجليزية
ashore
land

When are we going to land? - Ne zaman karaya çıkacağız?

Holding on to the rope firmly, I came safely to land. - İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.

bypass
disembarked
debark
kara
earth

The African elephant is the largest land mammal on earth. - Afrika fili yeryüzünde en büyük kara memelisi.

Just like the Earth, half of the Moon is lit by the Sun while the other half is in darkness. - Tam Dünya gibi, Diğer yarısı karanlıkken Ayın yarısı güneş tarafından ayınlatılır.

kara
black

I'm the black sheep of the family. - Ben ailenin yüz karasıyım.

A white coin is for a black day. - Ak akçe kara gün içindir.

kara
land

The elephant is the largest land animal. - Fil en büyük kara hayvanıdır.

Elephants are the world's largest land animals. - Filler, dünyanın en büyük kara hayvanlarıdır.

karaya oturmak
run aground
karaya oturmak
strand
karaya oturtmak
strand
karaya ayak basmak
land
karaya oturma
stranding
karaya oturtmak.
shipwreck
karaya çıkartmak
land
karaya çıkma
landing
karaya çıkmak
land
karaya atmak
cast up
karaya ayak basmak
to go ashore, to disembark, to land
karaya ayak basmak
debark
karaya ayak basmak
go ashore
karaya ayak basmak
disembark
karaya ayak basmak
step on to land
karaya doğru
landward
karaya doğru
landwards
karaya doğru uzanan
landward
karaya oturmak
pile up
karaya oturmak
to run ashore, to run aground, to ground, to strand, to be stranded
karaya oturmak
be aground
karaya oturmak
run ashore
karaya oturmak
be stranded
karaya oturmak
take ground
karaya oturmak
shipwreck
karaya oturmuş
stranded
karaya oturmuş
aground, stranded
karaya oturmuş
aground
karaya oturmuş
wrecked
karaya oturmuş şekilde
aground
karaya oturtmak
ground
karaya oturtmak
wreck
karaya oturtmak
pile up
karaya oturtmak
to ground, to strand
karaya oturtulmak
be left stranded
karaya yakın
in shore
karaya yönelmek
stand in
karaya çekmek
beach
karaya çekmek
to beach
karaya çıkarma
debarkation
karaya çıkarma
disembarkation
karaya çıkarmak
put ashore
karaya çıkarmak
disembark
karaya çıkarmak
get ashore
karaya çıkarmak
to disembark
karaya çıkarmak
debark
karaya çıkma
debarkation
karaya çıkma
disembarkation
karaya çıkma izni
shore leave
karaya çıkmak
make land
karaya çıkmak
debark
karaya çıkmak
go ashore
karaya çıkmak
disembark
karaya çıkmak
to land, to disembark, to go ashore
karaya çıkılan yer
landing place
kara
dark

Bats usually fly in the dark. - Yarasalar genellikle karanlıkta uçar.

She is very afraid of the dark. - O, karanlıktan çok korkar.

kara
{i} ground

Do you want fresh ground pepper on your salad? - Salatanda taze çekilmiş karabiber istiyor musun?

The government decided to ban the book on grounds of indecency. - Hükümet ahlaksızlık gerekçesiyle kitabı yasaklamaya kararı verdi.

karaya oturmak
ground
kara
gloomy

Don't be so gloomy about the future. - Gelecek hakkında bu kadar karamsar olma.

It's a very gloomy day. - Çok iç karartıcı bir gün.

kara
{i} shore
yarımadayı karaya bağlayan dar kara parçası
isthmus
kara
stain
kara
bad

I'm bad at singing karaoke. - Karaoke söylemede kötüyüm.

I don’t believe that black cats cause bad luck. - Kara kedilerin kötü şans getirdiklerine inanmıyorum.

kara
mainland

We took a ferry from the island to the mainland. - Adadan ana karaya bir feribota bindik.

kara
ivory-black
kara
bleak

The economic situation is very bleak. - Ekonomik durum çok iç karartıcı.

kara
terrestrial
kara
territory
kara
tenebrous
kara
terra-firma
kara
shame
kara
service
kara
dishonour
kara
ominous

The sky looks ominous. I wonder if it will rain. - Gökyüzü kara görünüyor,yağmur yağıp yağmayacağını merak ediyorum.

kara
rayless
kara
blot
(havadan karaya atılan füze-69) kısa menzilli taarruz füzesi
(Askeri) short range attack missile
Müşterek Havadan Karaya Uzaktan Atılan Füze
(Askeri) Joint Air-to-Surface Standoff Missile
Müşterek Mühimmat Etkinliği Elkitabı (JMEM)/havadan karaya silahlanma sistemi
(Askeri) Joint Munitions Effectiveness Manual (JMEM)/air-to surface weaponeering system
dalgaların karaya attığı odun
driftwood
denizden karaya doğru
onshore
denizden karaya doğru esen
onshore
gemiden karaya
ship to shore
havadan karaya
(Askeri) air to ground
havadan karaya atılan füze-28A (Hound Dog)
(Askeri) Hound Dog
havadan karaya atılan füze-65 (Maverick)
(Askeri) Maverick
kara
land, shore; territorial, terrestrial
kara
overland
kara
nigr
kara
sooty
kara
dark-complexioned, swarthy
kara
terra firma
kara
phot. negative
kara
territorial
kara
smut
kara
ivory black
kara
bad; unlucky
kara
sable
kara
pitchy
kara
terrafirma
karaya oturmak
go aground
kısa menzilli havadan karaya taarruz füzesi; sistem değişimi ve modernizasyonu
(Askeri) short-range air-to-surface attack missile; system replacement and modernization
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف karaya في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

karaya gum
a gum extracted from the trees of the Sterculia genus, used as a food additive and denture adhesive
karaya gum
exudate of an Asian tree; used for finishing textiles and to thicken foodstuffs and cosmetics
Kara
A female given name, a variant of Cara
gum karaya
Karaya gum
kara
The bangle worn by Sikhs, to remind the wearer to do God's work, and one of the five Ks
Kara
a variant of Cara
Kara
kara
kara
Iron Bracelet
kara
empty of China
kara
Empty
kara
  Iron bracelet, one of the five kakaars that every member of the Khalsa must wear It is a symbol of restraint and remembrance of God
kara
"China"
kara
Steel bracelet, one of the five physical symbols that a Khalsa Sikh must wear It is a symbol of restraint and rememberance of God
kara
(suffix) -working; -producing; -energetic (k127)
kara
S steel bangle worn on the right wrist by Sikhs
التركية - التركية
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir bitki
kara
siyah karşıtı beyaz yani ak
KARA
(Osmanlı Dönemi) Su ile karışmış süt
KARA
(Osmanlı Dönemi) (C.: Ekrây-Karvât) Bahçe ve bostan içindeki su arkı
Kara
siyah
Kara
(Osmanlı Dönemi) HÜMME
Kara
toprak
kara
Bu renkte olan
kara
Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak
kara
Bu renkte olan: "Kara gözlüm efkârlanma gül gayri / İbibikler öter ötmez ordayım."- B. S. Erdoğan
kara
Kötü, uğursuz, sıkıntılı
kara
Esmer
kara
Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak: "Havamız da, karamız da, denizlerimiz de kirli olduğuna göre..."- H. Taner
kara
Yüz kızartıcı durum, leke
kara
Okul önlügü
kara
En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı
kara
Yüz kızartıcı durum, leke. İftira
kara
Anarşizmin rengi
kara
Çoğu kez tür belirtmeye yarar
kara
Kötü, uğursuz, sıkıntılı: "Gazeteler hep kara haber verirler."- B. Felek
karaya
المفضلات