Tom needed to decide whether he would continue working in Boston.
- Tom Boston'da çalışmaya devam edip etmeyeceği konusunda karar vermeliydi.
Oh, I haven't decided what I'm going to do yet.
- Oh, ben henüz ne yapacağıma karar vermedim.
We should determine what is to be done first.
- Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
Please take your time before deciding what to do.
- Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
- Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
It's up to you to decide.
- Karar vermek sana kalmış.
It's for you to decide.
- Karar vermek size kalmış.
I have to make a decision.
- Bir karar vermek zorundayım.
We have to make a decision soon.
- Yakında bir karar vermek zorundayız.
He decided to quit smoking.
- Sigarayı bırakmaya karar verdi.
Mary decided never to see him any more.
- Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
It rests with you to decide whom to choose for the job.
- İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
In the first place we have to decide on the name.
- İlk olarak isim üzerinde karar vermek zorundayız.
Tom doesn't have to make up his mind right now.
- Tom hemen karar vermek zorunda değil.
Now is when you have to make up your mind.
- Şimdi karar vermek zorunda olduğunuz zaman.
Please take your time before deciding what to do.
- Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
Tom is having a hard time deciding what to wear to the party.
- Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.
He decided to quit smoking.
- Sigarayı bırakmaya karar verdi.
Mary decided never to see him any more.
- Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
The verdict is something only a jury can decide.
- Hüküm sadece jüri tarafından karar verilebilen bir şeydir.
Whichever highway you decide on, it will be crowded with cars and trucks.
- Hangi otoyola karar verirsen ver, arabalarla ve kamyonlarla dolu olacaktır.
First, we decide on what needs to be decided, then we split into two teams.
- Öncelikle karar verilmesi gerekenlere karar veririz sonra iki takıma ayrılırız.
We should determine what is to be done first.
- Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
- Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.