karar veren

listen to the pronunciation of karar veren
التركية - الإنجليزية
enactor
{n} one who enacts, one who passes a law
{i} one that legislates, one that decrees
One who enacts
One who enacts a law; one who decrees or establishes as a law
karar ver
{f} decided

She decided to quit her job. - İşinden ayrılmaya karar verdi.

I decided to be happy because it's good for my health. - Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.

karar ver
adjudicate
karar ver
{f} deciding

Tom had trouble deciding what to do next. - Tom'un daha sonra ne yapacağına karar verme sorunu vardı.

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

karar ver
fix on
karar ver
decide

She decided to quit her job. - İşinden ayrılmaya karar verdi.

I decided to be happy because it's good for my health. - Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.

karar ver
{f} decree
karar ver
decide upon
karar ver
{f} verdict

The verdict is something only a jury can decide. - Hüküm sadece jüri tarafından karar verilebilen bir şeydir.

karar ver
decide on

First, we decide on what needs to be decided, then we split into two teams. - Öncelikle karar verilmesi gerekenlere karar veririz sonra iki takıma ayrılırız.

Let's decide on the places we'll visit. - Ziyaret edeceğimiz yere karar verelim.

karar ver
determine

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

We should determine what is to be done first. - Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.

karar ver
{f} determined

I'm determined to solve this puzzle before I go to bed. - Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

düşünmeden karar veren kimse
rubber stamp
karar ver
decreed
kendi kendine karar veren
self determining
karar veren
المفضلات