karşılaştırılmak

listen to the pronunciation of karşılaştırılmak
التركية - الإنجليزية
compare
to be compared
to be brought face to face
karşılaş
{f} encountered

Tom claims to have encountered supernatural creatures in that wood. - Tom o ormanda doğaüstü yaratıklarla karşılaştığını iddia ediyor.

He encountered unexpected obstacles. - O beklenmedik engellerle karşılaştı.

karşılaş
{f} encountering
karşılaş
{f} encounter

My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future. - Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.

That was our first encounter. - Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.

karşılaş
meet with

Didn't your mother teach you anything? When you meet with scary people always protect your wallet and your arsehole! - Annen sana bir şey öğretmedi mi? Korkunç biriyle karşılaştığında cüzdanını koru ve kıçını!

Your proposal will meet with significant resistance. - Öneriniz önemli dirençle karşılaşacaktır.

karşılaş
come up

You're going to come up against fierce competition. - Sıkı bir rekabetle karşılaşacaksın.

التركية - التركية
Karşılaştırma işi yapılmak
karşılaştırılma
Karşılaştırılmak işi