They were compelled to acquiesce in a government which they did not regard as just.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
I have to oppose this idea.
- Ben bu fikre karşı çıkmalıyım.
Tom opposed the plan.
- Tom plana karşı çıktı.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
Don't go against his wishes.
- Onun arzularına karşı çıkma.
They are strongly opposing my proposal.
- Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline.
- Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.