It is heartless of him to say so.
- Onun öyle söylemesi onun kalpsizliği.
Fadil always used his heartless scare tactics to control Dania.
- Fadıl, Dania'yı kontrol etmek için her zaman kalpsiz korkutma taktiklerini kullandı.
We had a heart-to-heart talk with each other.
- Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
With her heart pounding, she opened the door.
- Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
seni seviyorum.
With her heart pounding, she opened the door.
- Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
Eating too much fat is supposed to cause heart disease.
- Çok fazla yağ yemek kalp hastalığına sebep olmalı.
I've heard that eating one or two servings of fish a week will reduce your chances of getting heart disease.
- Haftada bir ya da iki porsiyon balık yemenin kalp hastalığına yakalanma olasılığınızı azaltacağını duydum.
The cause of death was cardiac arrest.
- Ölüm sebebi ani kalp durmasıydı.