Do you want the rest of my sandwich?
- Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
Now clean up any residual dust.
- Şimdi kalan tozu temizleyin
There was a lot of food left over from the party.
- Partiden arta kalan birçok yemek vardı.
I drank the milk that was left over from breakfast.
- Kahvaltıdan kalan sütü içtim.
You oughtn't to go out with the little boy remaining alone.
- Yalnız kalan küçük çocukla dışarı çıkmamalısın.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
The surviving refugees longed for freedom.
- Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor.
Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.
- Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
Those are the leftovers from lunch.
- Şunlar öğle yemeğinden kalanlar.
You had better throw away leftovers.
- Kalanları atsan iyi olur.
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
There is little wine left.
- Kalan biraz şarap var.
There was only a little milk left in the bottle.
- Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
Are there any survivors?
- Hiç hayatta kalan var mı?
Tom donated money to the Red Cross to help survivors of the earthquake.
- Tom depremden hayatta kalanlara yardım etmek için Kızıl haça para bağışladı.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
Where are the rest of the files?
- Dosyaların geri kalanı nerede?
You can have the rest.
- Geri kalanları alabilirsin.
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
- Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
He just moved into an apartment he inherited from his parents.
- Ana babasından miras kalan bir apartmana henüz taşındı.
I want to stay here longer.
- Burada daha uzun kalmak istiyorum.
We stayed overnight in Hakone.
- Bir geceliğine Hakone'de kaldık.
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
I'm now staying at my uncle's.
- Şu an amcamın evinde kalıyorum.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
- Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
- Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.
- Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız.
Tom was the only one who was late.
- Tom geç kalan tek kişiydi.
Tom wasn't the only one who was late.
- Tom geç kalan tek kişi değildi.
The problem remains to be solved.
- Sorun çözülmeden kalır.
The hotel remains closed during the winter.
- Otel kış boyunca kapalı kalır.
You had better throw away leftovers.
- Kalanları atsan iyi olur.
Those are the leftovers from lunch.
- Şunlar öğle yemeğinden kalanlar.
Man is the only animal subject to becoming an imbecile.
- İnsan embesil olmaya maruz kalan tek hayvandır.
Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving.
- Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi.