This new plan may bring a lasting peace.
- Bu yeni plan kalıcı bir barış getirebilir.
This book left a lasting impression on her.
- Bu kitap onun üzerinde kalıcı bir izlenim bıraktı.
Everybody wants permanent peace.
- Herkes kalıcı barış istiyor.
Please give me your permanent address.
- Lütfen bana kalıcı adresinizi verin.
Tom is very persistent, isn't he?
- Tom çok kalıcı, değil mi?
Hostilities permanently ceased.
- Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.
You're still young, but not permanently.
- Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.
The company has a catchy slogan.
- Şirketin akılda kalıcı bir sloganı var.
This is a really catchy song.
- Bu gerçekten çok akılda kalıcı bir şarkı.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
We stayed overnight in Hakone.
- Bir geceliğine Hakone'de kaldık.
Kentaro is staying with his friend in Kyoto.
- Kentaro, arkadaşıyla Kyoto'da kalıyor.
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
The hotel remains closed during the winter.
- Otel kış boyunca kapalı kalır.
The problem remains to be solved.
- Sorun çözülmeden kalır.