kafesler

listen to the pronunciation of kafesler
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) AKFAS
KAFES
(Osmanlı Dönemi) Dışardan içerisi görünmesin diye, ince tahta çubuklarından yapılıp harem pencerelerine takılan siper
KAFES
(Osmanlı Dönemi) Tel, ince demir veya ağaç çubuklarından yapılan ve içine kuş ve saire konulan şey
KAFES
(Osmanlı Dönemi) Ahşap bir binanın kaplama ve sıvası olmaksızın direklerden ibaret taslağı
kafes
Vahşî hayvanlar için demir çubuklarla yapılmış taşınabilir bölme
kafes
Cami ve tekke gibi yerlerde kadınlara ayrılan yer
kafes
Vahşi hayvanlar için demir çubuklarla yapılmış taşınabilir bölme. Çapraz çubuklarla ve aralıklı olarak yapılmış, pencerelere takılan siper: "Bahçeye, kafeslerde elenen solgun bir ışık vurmuş."- Y. Z. Ortaç
kafes
Hapishane
kafes
Ahşap yapıların direk ve çatmalardan oluşan kaplama tahtaları dışında kalan iskeleti
kafes
Aralıklı telden, metal veya ağaç çubuklardan yapılmış, genellikle taşınabilir koyacak
kafes
Ahşap ve çubuklarla yapılan ve pencerelere takılan siper
kafes
Çapraz çubuklarla ve aralıklı olarak yapılmış, pencerelere takılan siper
التركية - الإنجليزية

تعريف kafesler في التركية الإنجليزية القاموس.

kafes
(Nükleer Bilimler) lattice
kafes
cage

The lion walked to and fro in its cage all day. - Aslan bütün gün kafesinin içinde ileri geri yürüdü.

The lions roared in their cages. - Aslanlar kafeslerinde kükredi.

kafes
(İnşaat) cell
kafes
grid
kafes
cradle
kafes
(Teknik,Televizyon) picture raster
kafes
the cooler
kafes
treillage
kafes
clink
kafes
(Teknik,Televizyon) raster
kafes
mesh
kafes
meshwork
kafes
laths
kafes
framing
kafes
skeleton
kafes
hutch
kafes
screen
kafes
skip
kafes
framework
kafes
framework (of a wooden building); skeleton (of a ship)
kafes
pen
kafes
cage, hutch; lattice; grating, grill; framework; jail, clink, the cooler, the can
kafes
lath
kafes
grille
kafes
grating
kafes
(atmaca) mew
kafes
cage; coop
kafes
grill
kafes
seraglio apartment in which an Ottoman prince was brought up in seclusion
kafes
slang confidence game, swindle
kafes
slang clink, jug, calaboose, lockup
kafes
(rulman) race(bearing)
kafes
lattice, latticework; wooden latticework screening the windows of old-style Turkish houses
kafes
(tavşan vb.) hutch
kafes
coop

The pigeon has flown the coop. - Güvercin kafese uçtu.

kafes
jail
kafes
(pencere vb.) trellis
kafes
screened-off area reserved for women (in a mosque)
kafes
(rulman) cage (bearing)
kafes
birdcage

Tom made me a birdcage. - Tom bana bir kuş kafesi yaptı.

There's a parrot in the birdcage. - Kuş kafesinde bir papağan var.

kafes
aviary