She is a selfish woman.
- O bencil bir kadındır.
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
The qipao is a classic female garment that originated in 17th century China.
- Qipao 17.yüzyıl Çin'inde yaratılmış klasik kadın giysisidir.
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
The women really gave it their utmost.
- Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
She kept her valuables in the bank for safety.
- Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
This girl has become a woman.
- Bu kız bir kadın oldu.
Why are you hanging around with a married woman?
- Neden evli bir kadınla aylak aylak dolaşıyorsun?
Tom found out that Mary was a married woman.
- Tom, Mary'nin evli bir kadın olduğunu öğrendi.
Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
Tom thinks that women always tell their best friends everything.
- Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.
He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
- Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.
That woman is his wife, I think.
- Sanırım, o kadın onun karısıdır.
That poor lady is disabled.
- Şu zavallı kadın engelli.
The lady dressed in white is a famous actress.
- Beyaz elbiseli kadın, ünlü bir aktristir.
At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear.
- Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.
Mary is a femme fatale.
- Mary bir baştan çıkaran kadın.
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.