The woman eats an orange.
- Kadın bir portakal yiyor.
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
She will be the first female Japanese astronaut.
- O ilk Japon kadın astronot olacak.
Do you prefer a male or female doctor?
- Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
The women really gave it their utmost.
- Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.
One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy.
- 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
The girl has grown into a slender woman.
- Kız ince belli bir kadın haline geldi.
This girl has become a woman.
- Bu kız bir kadın oldu.
I'd never go out with a married woman!
- Ben asla evli bir kadınla dışarı çıkmak istemem!
I'm a married woman now.
- Ben şimdi evli bir kadınım.
Every Jack must have his Jill.
- Her erkeğin bir kadını olmalıdır.
Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
That woman must be his wife.
- Şu kadın onun karısı olmalı.
He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
- Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.
That poor lady is disabled.
- Şu zavallı kadın engelli.
The old lady got down from the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten indi.
At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear.
- Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.
Mary is a femme fatale.
- Mary bir baştan çıkaran kadın.
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.