This is completely unacceptable.
- Bu tamamen kabul edilemez.
That's absolutely unacceptable.
- O kesinlikle kabul edilemez.
President Roosevelt agreed to help.
- Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti.
They agreed to work together.
- Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
Everyone admitted that the earth is a sphere.
- Herkes dünyanın bir küre olduğunu kabul etti.
Tom admitted that what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu kabul etti.
The accountant would not concede the mistake.
- Muhasebeci hatayı kabul etmezdi.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.
The girl's parents agreed to her request.
- Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
Well, OK, Willie finally agreed.
- Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
We must accept life, for good or for evil.
- İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
They accepted him as the city's best doctor.
- Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
They accepted her as the city's best doctor.
- Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.