She is careless about her attire.
- O, kıyafeti hakkında dikkatsiz.
Sami was dressed in cowboy attire.
- Sami kovboy kıyafeti giyindi.
Her dress is blue with white spots.
- Onun kıyafeti mavi ile beyaz benekli.
His dress is that of a gentleman but his speech and behavior are those of a clown.
- Kıyafeti bir beyefendininki gibi ama konuşması ve davranışı bir palyaçonunki gibi.
We went up two floors to reach the apparel stalls.
- Kıyafet tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
That's a great outfit.
- Bu harika bir kıyafet.
She was wearing a splendid outfit.
- Muhteşem bir kıyafet giyiyordu.
She wastes all her money on clothing.
- Bütün parasını kıyafetlerde çarçur eder.
Both wore dark clothing.
- Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.
He wore a pirate costume for Halloween.
- Cadılar Bayramı için bir korsan kıyafeti giydi.
Tom and Mary attended a costume party.
- Tom ve Mary kıyafet balosuna katıldılar.