تعريف kısa kısa في التركية الإنجليزية القاموس.
- brief
- Concise; taking few words
- Occupying a small distance, area or spatial extent; short
On the beach he always wore a straw hat with a red band and a brief pair of leopard print trunks.
- {a} short, concise, narrow, common, rise
- To make an abstract or abridgment of; to shorten; as, to brief pleadings
- The papers provided to the barrister by the solicitor in order for the barrister to perform the required service The brief usually contains a memorandum from the solicitor advising what service is required For example, it may be a brief to appear or a brief to advise or a brief to draft court documents
- Soon; quickly
- Concise; terse; succinct
- Written arguments prepared by an attorney that are presented to a court
- Lawyer's written presentation of statutory and case law to support client's case
- A written document that outlines a party's legal arguments in a case
- Of short duration or distance
- To write a legal argument and submit it to a court
- a paper written by a lawyer to serve as a basis for his or her later oral argument to the court Its use is largely to inform the court of the lawyer's argument, authorities on questions of law, and desired interpretation of the case
- Men's or women's underpants can be referred to as briefs. A bra and a pair of briefs lay on the floor
- Briefly
- Short in duration
- A "brief" is a written statement prepared a lawyer and submitted to an appellate court before oral arguments It contains a summary of the facts of the case, the pertinent laws, and an argument of how the law applies to the facts supporting counsels position Generally, a lawyer will argue that the lower court judge made mistakes when ruling on objections and that those mistakes were prejudicial and that the lawyers client should be given a new trial A brief can also be a summary of a published opinion of a case prepared by a law student who is studying the opinion in law school
- An epitome
- A legal document, prepared by an attorney, which presents the law and facts supporting his or her client
- A written statement that each side gives the court to say why the court should decide that they are right
- kısa
- brief
I cannot do it in such a brief time.
- Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam.
In brief, you should have accepted the responsibility.
- Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- kısa kürek
- paddle
- kısa
- short
She's too short to reach the top.
- O,tepeye ulaşamayacak kadar çok kısadır
I like the short hairstyle.
- Kısa saç stilini severim.
- kısa süreli yağmur
- shower
- kısa uyku
- nap
- kısa
- compendious
- kısa
- short; brief, concise; fleeting; succinct, compendious
- kısa
- capsule
- kısa
- curt
He gave me a curt answer.
- O bana kısa bir yanıt verdi.
- kısa kesmek
- curtail
- kısa kesmek
- cut short
We ran out of time and had to cut short the interview.
- Zamanımız bitti ve röportajı kısa kesmek zorunda kaldım.
- kısa mesafeli yarış arabası
- dragster
- kısa toplantı
- briefing
- kısa uyku
- snooze
- kısa ve özlü
- tight
- kısa
- concise
I need a concise explanation.
- Kısa ve öz bir açıklamaya ihtiyacım var.
I'll be brief and concise.
- Kısa ve özlü olacağım.
- (söz) kısa
- curt
- araç kısa far
- (Biyoloji) automotive low beam light
- araç kısa farları
- (Biyoloji) automotive low beam lights
- araç kısa farı
- (Biyoloji) automotive low beam light
- araç uzun ve kısa farları
- (Biyoloji) automotive high and low beam lights
- hayat çok kısa
- life is too short
- kısa dönem
- (Ticaret) short term
- kısa dönem
- bout
- kısa far
- (Biyoloji) low beam light
- kısa farlar
- (Biyoloji) low beam lights
- kısa görmek
- glimpse
- kısa söz
- curt
- kısa sözlük
- vocabulary
- kısa süre
- (Sigorta) short period
- kısa süre önce
- recently
- kısa ve detaylı özet
- compendium
- kısa ve öz
- succinct
- kısa ve özlü
- pithy
- kısa-dalga
- (Kimya) short-wave
- kıvrık uçlu kısa kılıç
- cutlass
- kısa ve öz biçimde açıklamak
- encapsulate
- kısa ve öz
- brief
Please be as brief as possible.
- Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
I'll try to be as brief as possible.
- Mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalışacağım.
- kısa
- mini
I am looking for a white mini skirt!
- Kısa beyaz bir etek arıyorum!
When it seemed miniskirts couldn't be any shorter, they found out they could be shortened from above.
- Mini etekler daha kısa olamaz gibi göründüğü zaman, onların yukarıdan kısaltılabileceklerini öğrendiler.
- en kısa zaman
- soon
- ibrahim isminin kısa söylenişi
- Ibrahim short pronunciation of the name
- kısa bacaklı
- short legs
- kısa bir süre önce
- A short while ago
- kısa far
- short light
- kısa süre sonra
- Shortly after
- kısa ve özlü anlatım
- concise expression
- kısa yol
- shortest path
- kısa yoldan
- short way
- kısa çorap
- sock
Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.
- Dün, on çift yeni kısa çorap satın aldım.
- potasyum permanganatın kısa adı
- The short name of potassium permanganate
- özlü sözler. kısa ve mânidar sözler
- quotations. short and meaningful lyrics
- ıncil'den kısa bölüm
- text
- arkası kısa ve küt araba
- hatchback
- ayinlerde okunan kısa dua
- collect
- belirli biçimi olmayan kısa müzik parçası
- bagatelle
- bir kısa bir uzun hece ölçüsü
- iambic
- bir kısa bir uzun hece ölçüsünde
- iambic
- bir uzun ve bir kısa heceli ölçü
- trochaic
- bir uzun üç kısa heceli vezin
- paeon
- birinci kısa
- iambus
- birinci kısa
- (Edebiyat) iambuses
- büzgülü kısa pantolon
- (kadın) bloomers
- daha kısa
- shorter
The workers at Tom's company are demanding shorter working hours.
- Tom'un şirketindeki işçiler daha kısa çalışma saatleri talep ediyorlar.
The days are becoming shorter.
- Günler daha kısa oluyor.
- daha kısa bir şeyleriniz var mı
- Do you have anything shorter
- dar ve kısa manto
- coatee
- dar ve kısa yelek
- jerkin
- dikey ve/veya kısa iniş ve kalkış yapan uçak
- (Askeri) vertical and/or short takeoff and landing aircraft
- en kısa yoldan lütfen
- The most direct route
- en kısa zamanda, mümkün olduğunca çabuk
- (Askeri) as soon as possible
- erken kısa
- (Spor) first-tempo attack
- iki kısa ve bir uzun heceli ölçü
- anapaest [Brit.]
- iki kısa ve bir uzun heceli ölçü
- anapest
- ikili kısa
- (Spor) double short
- istenen kısa çizgi
- hard hyphen , required hyphen
- kısa
- summary
- kısa
- flying
- kısa
- succinct
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
- kısa at yarışı
- scurry
- kısa bacaklı yük beygiri
- punch
- kısa bakış
- glance
- kısa bakış
- look in
- kısa bir kesim istiyorum
- I'd like a short cut
- kısa bir süre için
- for the time
- kısa bol pantolon
- (16.yy.) trunk hose
- kısa boylu
- low
- kısa boylu kimse
- shorty
- kısa ceket
- shorty
- kısa ceket
- shortie
- kısa cümle
- short sentence
- kısa dalga
- radio shortwave
- kısa dalga
- short wave
- kısa dalga yayın yapan
- short wave
- kısa dalmak
- (uçak) undershoot the runway
- kısa dar ceket
- Spencer
- kısa devre
- by-pass
- kısa devre
- short circuit
I spilled jam on the electric outlet and there was a short circuit.
- Elektrik prizine reçel döktüm ve bir kısa devre vardı.
Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
- Kısa devre yüzünden aniden karanlıktaydık.
- kısa devre
- short
I spilled jam on the electric outlet and there was a short circuit.
- Elektrik prizine reçel döktüm ve bir kısa devre vardı.
The short circuit blew a fuse.
- Kısa devre bir sigortayı patlattı.
- kısa devre
- short circuit, short
- kısa devre valfi
- by-pass valve
- kısa devre yaptırmak
- short
- kısa dikiş iğnesi
- blunts
- kısa dingil
- stub axle
- kısa don
- trunks
- kısa dönem asker
- short term serviceman
- kısa dönem karı
- short term profit
- kısa dönemli
- short-range, short-term
- kısa e öz olma
- laconism
- kısa ebegümeci
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: ebegümecigiller,hubbaziye) roundleaf mallow
- kısa elbise
- shortie
- kısa elbise
- shorty
- kısa etekli dansçı
- (ıngiliz pandomini) columbine
- kısa gemici paltosu
- pea jacket
- kısa geçme
- stub tenon
- kısa geçmek
- to explain (something) without going into detail
- kısa görüşlü
- narrow-minded
- kısa güldürü
- sketch
- kısa günün kârı
- (Konuşma Dili) At least it's better than nothing
- kısa günün kârı/kazancı az olur
- (Atasözü) If you only spend a little time working on something, you can't expect to benefit very much from it
- kısa hikâye
- novella
- kısa hikâye
- anecdote
- kısa hikâye
- sketch
- kısa hikâye
- short story
Paul was reading a short story last night.
- Paul dün gece bir kısa hikaye okuyordu.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
- kısa içimlik
- short drink
- kısa kafalı
- brachycephalic
- kısa kalmak
- fall short
- kısa kanatlı sarı mukallit
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ötleğenkuşugiller,çalıbülbülügiller) melodious warbler
- kısa kesilmiş
- short
- kısa kesilmiş
- close cropped
- kısa kesilmiş
- bobbed
- kısa kesilmiş kuyruk
- dock
- kısa kesilmiş saç
- crop
- kısa kesimli
- (saç) crop eared
- kısa kesin lütfen
- cut it short please
- kısa kesme
- discount
- kısa kesmek
- to cut short (one's talk)
- kısa kesmek
- (saç) shingle
- kısa kesmek
- boil down
- kısa kesmek
- be brief
- kısa kesmek
- draw it fine
- kısa kesmek
- tell briefly
- kısa kollu
- short sleeve
The men are wearing short sleeve shirts.
- Adamlar kısa kollu gömlekler giyiyorlar.
The men are wearing short sleeves.
- Adamlar kısa kollu giyiyorlar.
- kısa kollu
- short sleeved
- kısa kruvaze ceket
- reefer
- kısa kurslu
- short stroke
- kısa kuyruklu piyano
- baby grand
- kısa kılıç
- dirk
- kısa lifli
- short-fibred
- kısa manto
- mantelet
- kısa manto
- mantlet
- kısa manto
- mantilla
- kısa mektup yazmak
- drop smb. a line
- kısa menzil
- short-range
- kısa menzilli geniş bant telsizi
- (Askeri) short range wide band radio
- kısa menzilli hava aracı
- (Askeri) short-range aircraft
- kısa menzilli havadan atılan füze
- sidewinder
- kısa menzilli havadan karaya taarruz füzesi; sistem değişimi ve modernizasyonu
- (Askeri) short-range air-to-surface attack missile; system replacement and modernization
- kısa menzilli insansız hava aracı
- (Askeri) short-range unmanned aerial vehicle
- kısa mertek
- jack rafter
- kısa mesafe
- short-range
- kısa mesafe
- piece
- kısa mesafe kalkış ve inişi
- (Askeri) short takeoff and landing
- kısa mesafe koşucusu
- sprinter
- kısa mesafe taşımacılığı
- short haul
- kısa mesafede gidip gelen tren servisi
- commutation
- kısa mesafeli
- short range
- kısa mesafeli
- shortdistance
- kısa mesafeli koşu
- dash
- kısa mesafeli yarış
- drag race
- kısa metrajlı film
- quickie
- kısa metrajlı film
- short
- kısa namlulu av tüfeği
- scattergun
- kısa odaklı mercek
- bull's eye
- kısa okunuşlu ünlü
- short
- kısa oyun
- playlet
- kısa palto
- coatee
- kısa pantolon
- knickers
- kısa pantolon
- small clothes
- kısa pantolon
- knee breeches
- kısa pelerin
- scapular
- kısa perde
- valance
- kısa piyes
- playlet
- kısa roman
- novelette
- kısa sabahlık
- camisole
- kısa saplı balta
- chopper
- kısa saç
- (kadın) shingle
- kısa saç
- bobbed hair
- kısa saç modeli
- bob
- kısa saçlı
- short haired
- kısa sonat
- sonatina
- kısa süre
- span
- kısa süre
- short notice
Tom had to go to Boston on short notice.
- Tom çok kısa sürede Boston'a gitmek zorunda kaldı.
Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
- Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.
- kısa süre
- piece
- kısa süre
- short time
Tom only lived in Boston for a short time.
- Tom kısa süre sadece Boston'da yaşadı.
It is very important to master English in short time.
- Kısa sürede İngilizceye hakim olmak çok önemli.
- kısa süre
- spell
- kısa süre
- streak
- kısa sürede
- in a little while
Tom is coming over in a little while.
- Tom kısa sürede ziyaret edecek.
- kısa sürede
- overnight
I got stronger overnight.
- Kısa sürede daha güçlü oldum.
- kısa sürede unutulan şey
- nine days' wonder
- kısa süreli
- snatchy