Don't move until I tell you to.
- Ben kımıldamanı söyleyinceye kadar kımıldama.
We did not move for fear we should wake him up.
- Onu uyandırma korkusuyla kımıldamadık.
Sadako wanted to say more, but her lips just didn't want to move anymore.
- Sadako daha fazlasını demek istiyordu ama dudakları artık kımıldamak istemedi.
Don't move, or I'll shoot you.
- Kımıldama, yoksa seni vururum.
This window won't open. See if you can get it to move.
- Bu pencere açılmaz,Onu kımıldatıp kımıldatamadığına bak.