Swearing relieves the pain.
- Küfür etmek ağrıyı hafifletir.
She knows five languages, but when she wants to swear, she does so in her maternal language.
- Beş yabancı dil biliyor ama küfür etmek istediği zaman kendi ana dilinde konuşuyor.
I am swearing at that jerk!
- O pisliğe küfür ediyorum!
Can you please cut down on the swearing? You're setting a bad example for the kids.
- Lütfen küfür etmeyi keser misin? Çocuklar için kötü bir örnek oluşturuyorsun.
The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
- Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
He knows how to curse in Chinese.
- Çince nasıl küfür edileceğini bilir.
I cannot swear at a policeman.
- Bir polise küfür edemem.
He often swears when he is angry.
- Kızgın olduğunda sık sık küfür eder.
Tom never uses profanity.
- Tom asla küfür kullanmaz.
Praise is more valuable than blasphemy.
- Hamd küfürden daha değerlidir.
The angry mob wanted Jesus killed for blasphemy.
- Öfkeli kalabalık küfür için İsa'nın öldürülmesini istedi.