Business keeps going from bad to worse.
- İş daha da kötüye gitmeye devam ediyor.
The weather was going from bad to worse.
- Hava daha da kötüye gidiyordu.
He was arrested for abusing public funds.
- O, kamu fonlarını kötüye kullandığı için tutuklandı.
Tom is abusing his authority.
- Tom yetkisini kötüye kullanıyor.
Murder is a wicked crime.
- Cinayet kötü bir suçtur.
Once there lived a very wicked king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de çok kötü bir kral yaşarmış.
I am concerned about his poor health.
- Ben onun kötü sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
The rice crop is poor this year.
- Pirinç hasatı bu yıl kötü.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
The Twitter bird is evil.
- Twitter kuşu kötüdür.
Don't say bad things about others.
- Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme.
He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
Every person has the power to abuse their privileges.
- Her kişi, ayrıcalıklarını kötüye kullanma gücüne sahiptir.
Alcohol abuse is a serious problem on campus.
- Alkolü kötüye kullanma kampüste ciddi bir sorundur.
Don't misuse this product!
- Bu ürünü kötüye kullanma.
He caught a nasty cold because he stayed up late last night.
- Dün gece geç saatlere kadar yatmadığı için kötü üşüttü.
Tom can't seem to get rid of his nasty cold.
- Tom kötü soğuk algınlığından kurtulamıyor gibi görünüyor.
Shylock is greedy, and what is worse, very stingy.
- Shylock aç gözlü, ve daha kötüsü,çok pintidir.
The wind was blowing violently, and to make matters worse, it began raining.
- Rüzgar şiddetli esiyordu ve daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
Adil is very good at studying, but when it comes to athletics, he's a bit lousy.
- Adil çalışmada çok iyidir fakat atletizme geldiğinde, o biraz kötüdür.
I'm a lousy fisherman.
- Ben kötü bir balıkçıyım.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
He is an evildoer, are you aware of that?
- O bir kötülük eden bir kimse, bunun farkında mısın?
My prognosis is bleak.
- Benim prognozum kötü.
He behaved badly to his sons.
- O, oğullarına kötü davrandı.
It's ached before, but never as badly as right now.
- Daha önce ağrıyordu, ama asla şu andaki kadar kötü bir şekilde değil.
The lubrication system was poorly designed.
- Yağlama sistemi kötü dizayn edilmişti.
I speak French very poorly.
- Çok kötü bir şekilde Fransızca konuşuyorum.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilacın tadı çok kötü.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilaç çok kötü tadıyor.
It grew dark, and what was worse, we lost our way.
- Hava karardı, ve daha da kötüsü, yolumuzu kaybettik.
Beth is afraid of the dark because of her evil brother.
- Beth kötü erkek kardeşinden dolayı karanlıktan korkuyor.
We are sorry about the bad weather.
- Kötü hava hakkında üzgünüz.
You called me at bad time. Sorry, I'm busy.
- Kötü bir zamanda beni aradın. Üzgünüm, meşgulüm.
Tom had a rough day at work.
- Tom iş yerinde kötü bir gün geçirdi.
Tom is a malignant narcissist.
- Tom kötü huylu bir narsisist.
George III has been unfairly maligned by historians.
- George III, tarihçiler tarafından haksız yere kötü muamele gördü.
We got off on the wrong foot.
- Kötü bir başlangıç yaptık.
Don't cry. There's nothing wrong.
- Ağlama. Kötü bir şey yok.
Sami was feeling unwell.
- Sami kendini kötü hissediyordu.
Unfortunately, Brian met with bad weather.
- Ne yazık ki, Brian kötü hava ile karşılaştı.
Unfortunately, I have bad news.
- Ne yazık ki kötü haberim var.
I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
- Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
The corruption of the best is the worst.
- En iyi yolsuzluk, en kötüdür.
We hate our wicked and corrupt leaders!
- Biz kötü ve yolsuz liderlerimizden nefret ediyoruz!
I have vices, but gambling isn't one of them.
- Benim kötü alışkanlıklarım var fakat kumar onlardan biri değil.
I have many vices, but fast food isn't one of them.
- Birçok kötü alışkanlıklarım var ama hamburger türü yiyecek onlardan biri değil.
Tom's condition is worsening.
- Tom'un durum kötüye gitmektedir.
How awful to reflect that what people say of us is true!
- İnsanların hakkımızda söylediklerinin doğru olduğunu bilmek ne kadar kötü!
Although natto smells awful, it is delicious.
- Natto kötü kokmasına rağmen, lezzetlidir.
One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
He is very nice. He never speaks ill of others.
- O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.
He resigned on the grounds of ill health.
- O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.
He is always complaining of ill treatment.
- O her zaman kötü muameleden şikayetçi.
Tom is a malignant narcissist.
- Tom kötü huylu bir narsisist.
Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
- Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
One rotten apple spoils the barrel.
- Bir kötünün bin iyiye zararı var.
There was a strange, foul-smelling brown liquid in the waste basket.
- Çöp sepetinde garip, kötü kokulu kahverengi bir sıvı vardı.
That foul odor is coming from the river.
- O kötü koku nehirden geliyor.
He held forth for more than an hour on the evils of nuclear power.
- O, nükleer enerjini kötülükleri üzerine bir saatten daha fazla nutuk çekti.
The brave knight saved the beautiful princess from the evil dragon.
- Cesur şövalye, güzel prensesi kötü ejderhadan kurtardı.
Nigger is an offensive word.
- Zenci kötü bir kelimedir.
I made a bad mistake on the test.
- Testte kötü bir hata yaptım.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
I don’t believe that black cats cause bad luck.
- Kara kedilerin kötü şans getirdiklerine inanmıyorum.
Blackbeard was a notorious English pirate.
- Karasakal kötü şöhretli bir İngiliz korsandı.
This gas gives off a bad smell.
- Bu gaz kötü bir koku verir.
He is badly off, because his book doesn't sell well.
- O oldukça kötü, çünkü kitabı iyi satmıyor.
Tom thought the watch Mary had given him was ugly.
- Tom Mary'nin ona verdiği saatin kötü olduğunu düşündü.
Your English doesn't sound ugly.
- İngilizcen kötü görünmüyor.
Sami was a vicious malicious salesman.
- Sami kötü niyetli bir satıcıydı.
This fish is stinking.
- Bu balık kötü kokuyor.
At worst, I will get an average mark.
- En kötü ihtimalle, ortalama bir puan alacağım.
Tom abuses his authority, so no one likes him.
- Tom otoritesini kötüye kullanıyor, bu yüzden hiç kimse onu sevmiyor.
Tom has a problem with drug abuse.
- Tom'un ilacı kötü amaçla kullanma sorunu vardır.