ingilizcede bu anlamı veren modalverb " can".
Çeviri yapabilmek için en az iki dil bilmek gerekir.
- Um übersetzen zu können, muss man zumindest zwei Sprachen beherrschen.
Çeviri yapabilmek için anadil dışında en az bir dil daha bilmek gerekir.
- Um übersetzen zu können, muss man neben seiner Muttersprache zumindest noch eine weitere Sprache beherrschen.
O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor.
- I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.
Teneke kutu içinde altı tane balık var.
- There are six fish inside the tin can.
Teneke kutuyu açacak bir şeyim yok.
- I have nothing to open the can with.
Porto Rikolular ABD vatandaşıdırlar ama federal seçimlerde oy kullanamazlar.
- Puerto Ricans are U.S. citizens but cannot vote in federal elections.
Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
- I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
Her kovanda sadece bir kraliçe olabilir.
- In each beehive there can only be one queen.
Burçlar kuşağının on iki burcu şunlardır: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık.
- The twelve signs of the Zodiac are: Aries, Taurus, Gemini, Cancer, Leo, Virgo, Libra, Scorpio, Sagittarius, Capricorn, Aquarius and Pisces.
Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum.
- I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that.
We can't sleep because of the noise.
- Wir können wegen des Lärms nicht schlafen.
I am a flawed person, but these are flaws that can easily be fixed.
- Ich bin ein Mensch, der viele Fehler hat, aber diese Fehler können leicht korrigiert werden.
Even if your sentences were actually senseless, you at least have the luck to be able to form beautiful sentences.
- Selbst wenn deine Sätze tatsächlich sinnfrei waren, hast du zumindest das Glück, schöne Sätze bilden zu können.
I do not fear terrorists but those who want to make us fear terrorists to be able to reduce our freedom.
- Ich habe keine Angst vor Terroristen, wohl aber vor denen, die uns Angst vor Terroristen machen, um unsere Freiheit beschneiden zu können.