kârsız

listen to the pronunciation of kârsız
التركية - الإنجليزية
gainless
unremunerative
unprofitable
profitless
profitless, unprofitable
fruitless
fruitless
uneconomic
kar
{i} snow

According to the weather forecast, it will snow tomorrow. - Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.

It snowed all last night. - Gece boyunca kar yağdı.

kâr
profit

Robert got a small proportion of the profit. - Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..

He claimed his share of the profits. - Kar payını talep etti.

kârsız olma
unproductiveness
kâr
{i} catch

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

My wife catches colds easily. - Karım çok çabuk soğuk kapar.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

Podgorica is the capital of Montenegro. - Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.

Most French people are against capital punishment. - Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.

kâr
{i} return

I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile. - Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.

What does Tom get in return for all the work he's done? - Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?

kâr
gain

They tried very hard to gain an advantage over one another. - Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

A small gain is better than a great loss. - Zararın neresinden dönersek kârdır.

kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

You can't mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

Air is a mixture of various gases. - Hava, çeşitli gazların bir karışımıdır.

kar
(Ticaret) yield

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This product brought us a large margin. - Bu ürün bize büyük bir kar getirdi.

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

kar
boot

I always wear boots when it rains or snows. - Yağmur ya da kar yağdığında her zaman botlarımı giyerim.

Tom kicked the snow off his boots. - Tom karı tekmeleyerek botundan düşürdü.

kar
{i} yielding
kâr
take

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

Lucy's mother told her to take care of her younger sister. - Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.

kâr
takings
kâr
account

Our train was delayed on account of the heavy snow. - Bizim tren yoğun kar nedeniyle ertelendi.

Try to take account of everything before you make a decision. - Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.

kar
profit making
kar
a profit
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
kâr
pay dirt
kâr
avail

The bus service won't be available until the snow has melted. - Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.

Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation. - Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kârsız في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kar
Kentucky Administrative Regulation
kar
Knowledge and Research
kar
A green mango
kar
(v rt ) to do, to make, to create; to produce; cl 5 (k126)
التركية - التركية
Kârı olmayan, kazançsız
kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu