Delikanlı iken şarkı söylemeye başladım.
- I began to sing when I was a youngster.
O seçkin genç bir kişiye rastladı.
- He came across an outstanding young person.
Genç bir kişi seni görmek istiyor.
- A young person wants to see you.
Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı.
- A group of youths attacked the old man.
Bilim Mastering gençlerimizin coşkulu bir isteğidir.
- Mastering science is an ardent wish of our youth.
That young man is going to go far in this profession.
- Dieser junger Mann wird es in diesem Beruf weit bringen.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Drinnen waren zwei Leute: Eine ihrer Schülerinnen und ein junger Mann.