jouer

listen to the pronunciation of jouer
الفرنسية - التركية
oynamak; (çalgı) çalmak; (bitişik şeyler) ayrılmak; fışkırmak; aldatmak; tehlikeye koymak; role çıkmak; andırmak, gibi yapmak
(d'un instrument) çalmak
oyun oyna
çal
oynar
oynat
oyna

Beyzbol oynayamayacak kadar çok karanlık. - Il fait trop sombre pour jouer au baseball maintenant.

Go oynamak benim tek eğlencem. - Jouer au Go est ma seule distraction.

oynuyor
piyes
oynayan
oyun oynamak
tehlikeye koymak
role çıkmak
oynamak

Benim de canım oynamak istiyor. - J'ai, moi aussi, envie de jouer.

Ben de oynamak istiyorum. - Je veux également jouer.

الفرنسية - الإنجليزية
{v} do
{v} finger
{v} frazzle
play, game; act, perform; feature, represent; play about, play over, play out; sport
play game
play

I am playing the piano now. - Je suis en train de jouer du piano.

I feel like playing cards. So do I. - J'ai envie de jouer aux cartes. Moi aussi.

play around
play out

It is too dark to play outside. - Il fait trop sombre pour jouer dehors.

It's too dark to play outside. - Il fait trop sombre pour jouer dehors.