Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
Devenin belini kıran son saman çöpü.
- The last straw breaks the camel's back.
Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- This is the hotel where we stayed last year.
Tom son olarak vardı.
- Tom was the last to arrive.
Tom son olarak vardı.
- Tom was the very last to arrive.
En sonunda hatasını anladı.
- At last, he realized his error.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Konuşma otuz dakika sürdü.
- The speech lasted thirty minutes.
Yağmur bir hafta sürdü.
- The rain lasted a week.
Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
- When only death remains, the last resort is to beg for food.
Tom geçen yaz yakın bir ölüm deneyimi yaşadı.
- Tom had a near death experience last summer.
Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez.
- I'll lend you money, but mind you, this is the last time.
Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum.
- I don't remember the last time I climbed a tree.
I'm the youngest in the family.
- Ich bin das jüngste Kind.
Of the three boys, the youngest is the most attractive.
- Von den drei Jungen ist der Jüngste der Attraktivste.