China gives me many different impressions.
- Çin bana birçok farklı izlenimler verir.
What were your impressions of it?
- Onun hakkında izlenimlerin neydi?
First impressions matter.
- İlk izlenimler önemlidir.
China gives me many different impressions.
- Çin bana birçok farklı izlenimler verir.
I didn't mean to give you that impression.
- Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
What's your impression, doctor?
- İzlenimin nedir, doktor?
He made a favorable impression on his bank manager.
- O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
I didn't mean to give you that impression.
- Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
I have a feeling that he knows the secret.
- Onun sırrı bildiğine dair bir izlenimim var.
I don't have a good feeling about this.
- Bu konuda iyi bir izlenimim yok.
It sounds like he made quite an impression on you.
- Senin üzerinde oldukça bir izlenim bırakmış gibi görünüyor.
It sounds like she made quite an impression on you.
- Senin üzerinde epeyce bir izlenim bırakmış gibi görünüyor.