istenilen

listen to the pronunciation of istenilen
التركية - الإنجليزية
intended

It had an effect very different from the one intended. - Onun istenilenden çok farklı bir etkisi vardı.

welcome

Your friends from Boston are more than welcome to come to my party tonight, too. - Bostonlu arkadaşların da istenilenden daha çok bu gece partime gelecekler.

any desired
enviable
istenilen belgeler
documents required
istenilen düzeyde olmayan
unsatisfactory
istenilen etkiyi uyandırmayan
inefficient
istenilen nitelikte
(Ticaret) up to grade
istenilen sonucu veren
effectual
istenilen zamanda
at will
istenilen ölçülere göre
measure up
istenilen şekilde
at will
istenilen hâle koyan
Put the desired state of
istenilen derecede değil
below the mark
istenilen derecede olmak
be up to the mark
istenilen erişim hakları
desired access rights
istenilen sonucu vermek
work out
iste
{f} like

Would you like to dance with me? - Benimle dans etmek ister misin?

Would you like some coffee? - Biraz kahve ister misin?

iste
require

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

I don't require your understanding. - Anlayışını istemiyorum.

anlatmak istenilen şey
point
demek istenilen şey
drift
iste
(Bilgisayar) request

The request became a hot political issue in the presidential campaign. - İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

My boss refused my request for a raise. - Patronum zam isteğimi reddetti.

iste
(Bilgisayar) pull
iste
adjure
iste
{f} willed
iste
{f} required

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

I would like to but I have a required course tonight. - İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.

iste
{f} appealing
iste
{f} requested

She requested help, but no one came. - Yardım istedi, ama kimse gelmedi.

He requested my assistance. - O benim yardımımı istedi.

iste
{f} craving

I have some cravings. - Benim bazı isteklerim var.

iste
adjure to
iste
covet
iste
crave
iste
want to

I don't want to see your faces. - Yüzlerinizi görmek istemiyorum.

I want to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

iste
call for

Tom heard Mary call for help. - Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.

Why didn't Tom call for help? - Tom neden yardım istemedi?

iste
{f} willing

I assume you are willing to take the risk. - Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.

My sponsor was willing to agree to my suggestion. - Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.

iste
adjure to be
iste
make a request
iste
want to be
iste
desired

Your English composition leaves almost nothing to be desired. - Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.

Dan desired to kill Linda. - Dan Linda'yı öldürmek istedi.

demek istenilen
implied
iste
want#to
iste
adjureto
iste
coveted
iste
wantto
التركية - التركية

تعريف istenilen في التركية التركية القاموس.

iste
(Osmanlı Dönemi) becü
istenilen
المفضلات