istemeden

listen to the pronunciation of istemeden
التركية - الإنجليزية
unintentional

Sami shot Layla unintentionally. - Sami istemeden Leyla'yı vurdu.

I don't ever try to be sloppy. But I have to admit, I'm notorious for making unintentional typos. - Özensiz görünmeye çalışmıyorum asla, ama itiraf etmeliyim ki, istemeden yaptığım yazım hatalarıyla adım çıkmıştır.

accidental
reluctantly

She reluctantly went by herself. - O istemeden tek başına gitti.

grudging
unwittingly
istemeden yapılan
involuntary
istemeden olmak
want to be without
istemeden yapılan, kasıtsız
unintended, unintentional
istemeden, elinde olmadan
unintentionally, involuntarily
istemeden olma
involuntariness
istemeden yapılan
unintended
istemeden yapılan
shrinking
istemeden yapılmış
done without intention
iste
{f} like

I'd like to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

You may choose what you like. - İstediğinizi seçebilirsiniz.

iste
require

Is there anything else you require? - İstediğin başka bir şey var mı?

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

iste
(Bilgisayar) request

The request became a hot political issue in the presidential campaign. - İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

A map is available upon request. - İstek üzerine bir harita mevcuttur.

iste
(Bilgisayar) pull
iste
adjure
iste
{f} willed
iste
{f} required

I would like to but I have a required course tonight. - İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

iste
{f} appealing
iste
{f} requested

Tom requested my assistance. - Tom yardımımı istedi.

Mary requested a raise from her boss. - Mary patronundan bir zam istedi.

iste
{f} craving

I have some cravings. - Benim bazı isteklerim var.

iste
adjure to
iste
covet
iste
crave
iste
want to

I don't want to identify myself with that group. - Bu grupla kendimi tanıtmak istemiyorum.

I want to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

iste
call for

Why didn't Tom call for help? - Tom neden yardım istemedi?

Tom decided to call for help. - Tom yardım istemeye karar verdi.

iste
{f} willing

I assume you are willing to take the risk. - Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.

My sponsor was willing to agree to my suggestion. - Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.

iste
adjure to be
iste
make a request
iste
want to be
iste
desired

Dan desired to kill Linda. - Dan Linda'yı öldürmek istedi.

Your English composition leaves almost nothing to be desired. - Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.

iste
want#to
iste
adjureto
iste
coveted
iste
wantto
التركية - التركية

تعريف istemeden في التركية التركية القاموس.

iste
(Osmanlı Dönemi) becü
istemeden
المفضلات