My father insisted I should go to see the place.
- Babam yeri görmem gerektiği konusunda israr etti.
Tim's wife insisted on his taking her to Paris.
- Tim'in eşi ona onu Paris'e götürmesi için israr etti.
The boy persisted in his opinion.
- Çocuk fikrinde ısrar etti.
The lady persisted in wearing such an old-fashioned shirt.
- Bayan böyle eski moda bir gömlek giymekte ısrar etti.
The lawyer insisted on his innocence.
- Avukat onun suçsuzluğu konusunda ısrar etti.
She insisted that I should pay the bill.
- Benim faturayı ödemem gerektiği konusunda ısrar etti.