Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
- It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
Kredinin %8 faizi vardır.
- The loan bears an 8% interest.
Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Bu kitabı çok ilginç buldum.
- I found this book very interesting.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
O, onun eylemlerinin kendi çıkarlarına karşı çalıştığını anlamıyor.
- He doesn't understand that his actions work against his own interests.
Ania bilgisayarlara meraklıdır.
- Ania is interested in computers.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Biz barış yararına çalışıyoruz.
- We are working in the interest of peace.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor.
- Where he will live doesn't interest us.
Tom bu şirkette yüzde otuzluk bir hisseye sahip.
- Tom has a thirty percent interest in the company.
Hissede büyük kârlar var.
- There are huge interests at stake.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
İlginiz için teşekkür ederim.
- Thank you for your interest.
Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.
- I'd be interested to know what Tom's opinion is.
Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.
- Only your narrow-minded ideas are interesting.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Biz değerleri ve çıkarları paylaştık.
- We have shared values and interests.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
... starting to attract the interest of some big names and ...
... main interest of this building lies in its which these complicate with arab ...