Tom Mary'nin kendisinden kasten kaçındığını fark etti.
- Tom realized Mary was deliberately avoiding him.
Kasten yüksek sesle konuşuyorum.
- I am deliberately speaking loudly.
O, camı kasıtlı olarak kırdı.
- He deliberately broke the glass.
O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
- He deliberately kept on provoking a confrontation.
He deliberately broke that, didn't he?.