Gerçekten kıskançlığını kontrol etmek zorundasın. O senin içindeki bir canavar gibidir.
- You really have to control your jealousy. It's like a beast inside of you.
O kutunun içinde birçok kitap vardı.
- There were many books inside of that box.
Kapının tam iç tarafında bir köpek buldum.
- I found a dog just inside the gate.
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
- Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
Evimin içinde iki tane zombi var.
- There are two zombies inside my house.
Mağaranın içerisindeki bütün bu insanları alın.
- Get all these people inside the cave.
Bu kutunun içerisinde bir şey var.
- There's something inside this box.
Öfkeli kalabalık polis minibüsünün etrafını sarıp içindeki pedofili zanlısına hakaretler yağdırdı.
- The angry crowd clambered around the police van shouting insults at the suspected paedophile inside it.
Kutunun içindeki neydi?
- What was inside the box?
Özünde, hepimiz birbirimize benzeriz.
- We are all alike, on the inside.
Evimin içinde iki tane zombi var.
- There are two zombies inside my house.
Mektup zarfın içinde.
- The letter is inside the envelope.
Böceklerin organlarının çoğu karınlarındadır.
- Most of a insect's organs are inside its abdomen.
Tom karın kar küresi içine düşüşüne baktı.
- Tom looked at the snow falling inside the snow globe.
İçeride kalmak için çok güneşli.
- It's too sunny to stay inside.
Kapı içeriden kilitliydi.
- The door was locked from the inside.
Zaman geçmez ya da gitmez, zaman içimizde kalır.
- Time doesn't pass or go away, time remains inside us.
Benim içimi dışımı biliyorsun.
- You know me inside and out.
Mary bir pasta içinde ceza evine bir demir testeresi bıçağını gizlice sokmaya çalıştı.
- Mary tried to smuggle a hacksaw blade into the prison inside a cake.
İçerdeydim, bekliyordum.
- I was inside, waiting.
Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?
- Maybe it would be better if I were to just stay inside. Who wants to go out when the weather's like this?
Kutuyu açtım ve içine baktım.
- I opened the box and looked inside.
Tom kutuyu aldı ve içine baktı.
- Tom picked the box up and looked inside.
Bu lokantada pilav olup olmadığını merak ederek içeriye girdim.
- Wondering if that restaurant had plov, I went inside.
Tekrar içeriye giriyorum.
- I'm going back inside.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Eating that stuff will damage your insides.
The car in front drifted wide on the bend, so I darted up the inside to take the lead.
The first pitch is ... just a bit inside.
He's inside, doing a stretch for burglary.
... very, very good magazine inside of the US, asked ...
... inside of forming galaxies, ...