Bu ilginç bir tesadüf.
- It's a curious coincidence.
Bu ilginç bir iddiadır.
- This is a curious argument.
Fakat tuhaf bir durum vardı.
- But there was one curious circumstance.
O, çiçekleri kimin gönderdiğini bulmak için meraklıdır.
- She's curious to find out who sent the flowers.
Meg Japonya hakkında her şeyi bilmeye meraklı.
- Meg is curious to know everything about Japan.