Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

innocent; gentle; distinguished by perceived class or virtue.

listen to the pronunciation of innocent; gentle; distinguished by perceived class or virtue.
الإنجليزية - التركية

تعريف innocent; gentle; distinguished by perceived class or virtue. في الإنجليزية التركية القاموس.

nice
{s} hassas
nice
güzel bir şekilde

O çok güzel bir şekilde sorulan bir soru değil. - That's not a very nicely asked question.

Leyla güzel bir şekilde giyindi. - Layla dressed nicely.

nice
kıyak
nice
güzel

Ne güzel bir sürpriz! - What a nice surprise!

Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı? - The style is nice, but do you have it in a different color?

nice
duyarlı
nice
kötü

Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır. - One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.

O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz. - He is very nice. He never speaks ill of others.

nice
tatlı

Kavun, tatlı kokuyor ve tadı çok güzel. - The melon smells sweet and tastes very nice.

Leyla çok hoş tatlı bir kadındı. - Layla was a very nice sweet woman.

nice
yakşı
nice
kibar

O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz. - He is very nice. He never speaks ill of others.

Çok kibarsın diye Willie yanıtladı. - That's very nice of you, Willie answered.

nice
iyi

Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var. - There's a nice Thai restaurant near here.

Şu odadaki masa çok iyi. - The table in that room is very nice.

nice
yanlış
nice
nazik

O aslında nazik bir insandır. - He is basically a nice man.

Bana güzel bir hediye verdiğiniz için çok naziktiniz. - It was very kind of you to give me a nice gift.

nice
{s} hoş

Romada hoş bir zaman geçiriyoruz. - We are having a nice time in Rome.

Yeterli param olsa,o hoş arabayı alırım. - If I had enough money, I would buy that nice car.

nice
cazip
nice
iyice yanmış
nice
nicenessincelik
nice
{s} latif, tatlı
nice
{s} dakik
nice
latifçe
nice
dakik olma
الإنجليزية - الإنجليزية
nice

What is a nice person like you doing in a place like this?.

innocent; gentle; distinguished by perceived class or virtue.
المفضلات