O, morfin enjeksiyonları ile kontrol altında tutuldu.
- She was kept under with morphine injections.
Mary her 3 ayda bir Botox enjeksiyonları alır.
- Mary receives Botox injections every 3 months.
Sami, Leyla'nın yediği hamur işlerinden bazılarına bakteri enjekte etti.
- Sami injected bacteria in some of the pastries Layla ate.
Onların bana zehir enjekte ettiklerini düşünüyorum.
- I think they've injected me with poison.
Ben iğne olmak yerine, ilaç almayı tercih ederim.
- I prefer taking medicine rather than getting an injection.
Sami zehirli iğneyle ölüme mahkum edildi.
- Sami was sentenced to die by lethal injection.
Mary her 3 ayda bir Botox enjeksiyonları alır.
- Mary receives Botox injections every 3 months.
Genetik modifikasyonun bir örneği balık genlerinin çilek ve domatese enjeksiyonudur, bu meyvelerin donmasını engelleyen bir süreç.
- An example of genetic modification is the injection of fish genes into strawberries and tomatoes, a process which prevents these fruits from freezing.
Punk injected a much-needed sense of urgency to the British music scene.
It's been a week since I stopped injecting, and I'm still in withdrawal.
The nurse injected a painkilling drug into the veins of my forearm.
Now lie back while we inject you with the anesthetic.