Bu konuyla ilgili alabildiğin tüm bilgiyi bana getir.
- Get me all the information you can on this matter.
Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
- If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
Sami o konuda daha fazla bilgi edinmek için İnternet'i taradı.
- Sami scoured the Internet to find more information about that.
Birazcık bilgi edinmemin dışında hiçbir şey olmadı.
- Nothing happened except that I obtained a tiny bit of information.
Turizm danışma bürosu nerede?
- Where is the tourist information office?
Danışma masası nerede?
- Where is the information counter?
Tom için istihbaratımız var.
- We have information for Tom.
Tom istihbaratın kaynağını kimseye ifşa etmeyeceğine ant içti.
- Tom promised not to divulge the source of the information to anyone.
Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.
- Electronic news media is our primary source of information.
Tom için biraz haberim var.
- I have some information for Tom.
Yeterince malumatımız yok.
- We don't have enough information.
John bilişim sistemlerinde eğitim aldı ama bilgisayarlarla çalışmaz.
- John was trained in information systems, but he doesn't work with computers.
Ne biliyorsam ona söyledim.
- I gave him what little information I had.
John bilişim sistemlerinde eğitim aldı ama bilgisayarlarla çalışmaz.
- John was trained in information systems, but he doesn't work with computers.
Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.
- Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men.
For your information, I did this because I wanted to.
And as you can see in this slide, we then take the raw data and convert it into information.
I need some more information about this issue.