Ona karşı duygularımız karışık.
- Our feelings towards him are mixed.
Film karışık eleştiriler aldı.
- The movie received mixed reviews.
Karman çorman alıyorum.
- I'm getting all mixed up.
Sovyetler Birliği ve Batılı Müttefikler arasındaki ilişkiler karmaşıktı.
- Relations between the Soviet Union and the western Allies were mixed.
Onu başka biriyle karıştırdı.
- She mixed him up with someone else.
Öğretmen bizim adlarımızı karıştırdı.
- The teacher mixed up our names.
Tamamen Asyalı gibi görünmesine rağmen Takahaşi'nin melez olduğunu duydum.
- Although Takahashi looks completely Asian, I've heard he's of mixed blood.