O tembel olmaya eğimlidir.
- He is inclined to be lazy.
O tembel olmaya eğimlidir.
- He is inclined to be lazy.
Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.
- The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.
Biz bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.
- We are inclined to forget this fact.
Sana katılmaya meyilliyim.
- I'm inclined to agree with you.
Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
- Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
Kabul etmeye eğilimliyim.
- I'm inclined to agree.
O tembel olmaya eğimlidir.
- He is inclined to be lazy.
Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
Biz bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.
- We are inclined to forget this fact.
Tom tembel olmaya yatkın.
- Tom is inclined to be lazy.
Onunla aynı fikirde olmaya meyilli hissediyorum.
- I feel inclined to agree with her.
Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
O, kızmaya eğilimlidir.
- He is inclined to get mad.
Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
- Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
Over the centuries the wind made the walls of the farmhouse incline.
I'm inclined to give up smoking after hearing of the risks to my health.
The people following the coffin inclined their heads in grief.
To reach the building, we had to climb a steep incline.