Sonuçta, o kadar da kötü değil.
- In the end, it's not that bad.
Sonuçta, Jane onu satın almadı.
- In the end, Jane didn't buy it.
O sonunda İngiltere'ye geri döndü.
- She went back to England in the end.
Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
- In the end, the Germans were forced to withdraw.
Neticede hepimiz öleceğiz.
- We all die in the end.
... Because at the end of the day, whether it's newspapers or ...
... at the end of the eighteenth century ...