Evimin önünde bir postane var.
- There is a post office in front of my house.
Evimin önünde bir postahane var.
- There is a post office in front of my house.
Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
- If God is with us, then who can be against us?
Ben bu projeye karşıyım.
- I am against this project.
O, yasalara aykırıdır.
- That's against the law.
O, yasalara aykırıdır.
- This is against the law.
Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.
- The yen is expected to lose value against the dollar.
Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.
- The European currencies have weakened against the dollar.
Televizyonun karşısında uyudum.
- I slept in front of the TV.
Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi.
- The teacher asked me to read my paper in front of the class.
Bahçe, evin önündedir.
- The garden is in front of the house.
Evimin önünde bir göl var.
- There is a lake in front of my house.
Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok.
- You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.
Tom etmemesi gerektiğini bilmesine rağmen, arabasını yangın musluğunun önüne parketti.
- Tom parked his car in front of a fire hydrant even though he knew he shouldn't.
Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.
- Tom doesn't like it when people park in front of his house.
O, tam önümde oturdu.
- He sat right in front of me.
İki erkek çocuğu önümde durdu.
- Two boys stood in front of me.
Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.
Not in front of the children!.
Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.